Önce hardcore vardı onlar için. Kimimiz grubu eskiden beri takip ediyor ve dönüşüme tanıklık ediyor, kimimiz de yakın zamanda keşfetmiş olup senkronik olmasa da tadına varmaya çalışıyorduk başarılı eserlerinin. Canına yandığım İsveç illerinden boş iş çıkmadığı malumunuz. Grubun Prey on Life albümü ve sonrasındaki çizgisinin gitgide metale yakınlaşması ülkelerindeki hardcore/punk cemiyetinde nasıl karşılandı bilemiyorum ama ülkemiz dinleyicisinin nazarında metal ile söz konusu iki tür arasındaki zeminin oldukça kaygan olduğu bir gerçek. Mamafih “asla –core eki alan bir müzik türünü dinlemem” diyenlere bile sevdirmişlerdir kendilerini, öyle ulvi, öyle müstesna insanlardır.
2008’in sonlarına doğru piyasaya sürülen ve reçetesiz satılan Lazarus Bird isimli ilacı kullanan pek çok kişide birtakım yan etkilere sebep olduğu söyleniyor. Örneğin albümü dinlerken gözlemlediğim iki kişinin gözbebeklerinin büyüdüğünü, söylenenlere tepki vermediklerini, el ve ayaklarıyla birtakım seri hareketler yaptıklarını iletebilirim.
Teknik yanı öne çıkan bestelerde, pek çok açıdan deneysel yaklaşımlara tanık olunabileceğini söyleyebiliriz. Fakat o meşhur “tekniğin duygunun önüne geçmesi” durumundan sakınılmış olduğu konusunda hiç endişeniz olmasın, öznel değerlendirmeye tabi olan bu hususta çoğu kişinin olumlu yönde hemfikir olacağını düşünüyorum. Şarkılar arasındaki geçişlerden, prodüksiyonun kalitesine kadar ilk dinleyişte, hatta açılışta içine çeken nadir albümlerden.
Grubun adının hakkını veren anlarla, o anları daha manalı hale getiren fakat baymayan duraklarla bezenmiş o etkileyici akış, frenklerin “killer” dediği gitarlar, deha ve olgunluk dolu baget salınımı, bunların yanında grubun politik niteliğine yaraşır şarkı sözleri ve son derece hırçın, albüm sindirildikçe keşfedilen manidar vurgular içeren vokal; enerjinin ve dahi sinerjinin tavan yaptığı, tek saniyesi bile gereksiz olmayan bir albüm, önceki albümlere nispeten daha uzun şarkılar içermesine rağmen her güzel şey gibi çabuk bitmesi haricinde kusursuz. Progresif tutumu bir yana koyarsak, parçalarda birbirinden farklı bir kaç zirve olması, eserler dahilindeki her geçişin beklentiyi doyurması… Bunlar hep Origo gibi bir şaheser sonrasında başarılması, inanılması güç hadiseler.
Önceki çalışmalarında da belirgin şekilde deneyimlendiğini tahmin ettiğim, her dinleyişte yeni ayrıntılar keşfetme olayını tam anlamıyla yaşatan nitelikte olan albümün, bu özelliğini aylar sonra da canlı tutuyor oluşunu vurgulamakta fayda var. “Hardcore kökenliler demek hmm, hele bir de dağılmışlar…” diyenler , sözüm sizedir: öyle demeyin.
Bu albümü nitelerken yırtıcı, vurucu gibi kelimeler çok kifayetsiz kalıyor, şahsıma yıllar sonra dışarıda müzik dinlerken bağırma ihtiyacını yaşatan ilk eser olması itibariyle yeri çok özel.
Başka projelerde buluşmak ümidiyle… (ağlamıyorum, duman kaçtı)
Şarkılar 1. I Hold Vertigo
2. I Exterminate the I
3. We Are Dust
4. Momentum
5. Cripple God
6. Nineteenhundred
7. (We Watched) The Silver Rain
8. City Cloaked
Bu arada “Pasifagresif 3. yıl buluşmasında” kısa da olsa bu grup üstünden muhabbet edebildiğim Güzide’den bir Heaven Shall Burn kritiği istiyorum.Mümkünse “Deaf To Our Prayers” albümünün kritiği olsun. :)
i hold vertigo, i exterminate the i, we watched the silver rain ve city cloaked adlı şarkılar tabiri caizse imba şarkılardan. diğerleri de hoştur.
yazık oldu, cidden :/
Son derece iyi bir albüm için güzel bir yazı, keşke dağılmasalar. Artık her birini ayrı ayrı takip edeceğiz :/
6.57? Şaka gibi
çok acaip,dağılmaları dağıtırken.
gerçekten inanılmaz bir veda oldu muhteşem bir albüm 10 benim için…
Eğer bir gün “brutal sonrası gelen clean nakarat”ı sevebilirsem sebebi bu albüm ve bu grup.Deli gibi , sapık gibi seviyorum.
Cripple God’un saldırgan kısımları, The silver rain’in duygusal kısımları,nineteenhundred’in melodileri vs. saymakla bitmez bu albüm.
Burnt By The Sun ve Burst müzikleri birbirine benzeyen ve bana bu müzikleri sayesinde inanılmaz duyguları yaşatan 2 grup.Keşke ikisi de dağılmasaydı…
Bu arada “Pasifagresif 3. yıl buluşmasında” kısa da olsa bu grup üstünden muhabbet edebildiğim Güzide’den bir Heaven Shall Burn kritiği istiyorum.Mümkünse “Deaf To Our Prayers” albümünün kritiği olsun. :)
Bence bu grubu yeni insanlara tanıtmamak lazım. Sonra benim gibi çok sevip dağıldığını duyunca fena hayal kırıklığına uğruyor insan.
14.05.2013
@Mert, Her dinleyişte içim sızlıyor YEMİNLE :(
Bu albüme aşığım. Cripple God’a daha fazla aşığım. Ulaşılması zor bir seviye gerçekten.
15.08.2024
@Ali Osman, Cripple God dedin, kayıtsız kalamadım açtım.