Almanya folk metal sahnesinin en önemli ve saygın gruplarından biri olan SUIDAKRA, 2006’daki “Caledonia”nın ardından nihayet yeni albümünü çıkarabildi. Gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki 3 yıldan sonra gelen bu albüm hayal kırıklığına uğratmıyor ve her saniyesiyle grubun bu işten anladığını bize kanıtlıyor.
Önemli olduğunu düşündüğümden ve albümde ne anlatıldığını merak eden arkadaşlar için albümün konseptinden bahsetmek istiyorum. Eğer “yok kardeşim ben kendim keşfedeceğim” ya da “banane lan albümün konseptinden, dinler geçerim ben” diyorsanız bu paragrafı geçebilirsiniz. “Crogacht” Keltçe’de cesaret anlamına geliyor. Albümün sözleri Kelt mitolojisindeki hikayelerin birinden etkilenerek yazılmış. “Conlaoch” parçasında Cuchulainn’in (efsanevi bir savaşçı olur kendisi) ilerde olacak oğlu Conlaoch’dan (bazı kaynaklarda Connla olarak da geçiyor) bahsediliyor, “ben böyle efsaneyim, mitim, alayınızı alırım aşağı, Conlaoch’um ben ulan!” falan diyor. “Isle of Skye”’da Cuchulainn’in alemdeki en iyi savaşçı olan kadın Scathach’ı bulmak ve ondan savaş dersleri almak üzere Isle of Skye’a gidişi anlatılıyor. “Scathach”’ta ise Scathach neredeyse kendisi kadar güçlü kız kardeşi Aoife’nin sevgilisini öldürüyor ve Ulster halkından seçilecek en cesur savaşçıya savaş sanatlarını öğreteceğini bildiriyor. Bu kişi tabii ki Cuchulainn olacak. Albümde belirtilmese de kendi yaptığım araştırmaya göre Cuchulainn’i oraya gönderenler aslında düşmanları; bu testi kaldıramayacağını ve öleceğini düşünüyorlar. Feats of War’’u Scathach’ın ağzından dinliyoruz, Cuchulainn gibi bir savaşçı görmediğini falan anlatıyor ve ona bir yıl bir gün boyunca bildiği her şeyi öğretiyor ve yalnızca ona özel olmak üzere efsanevi Gae Bolg silahını kullanmasını da öğretiyor.
Shattering Swords’da Cuchulainn ve Aoife savaşıyorlar, Aoife onu mağlup ediyor, fakat tam öldürmek üzereyken Scathach’ın sesi duyuluyor: “Aoife koş senin atlar uçurumdan aşağı düşmüş, sizlere ömür!” (Emrah koş…). Aoife’nin en sevdiği şeyleri olan atlarının ölümünü duyması (aslında yalan tabii) onu bir an için savunmasız bırakıyor ve Cuchulainn avantajı ele geçiriyor. Onu öldürmüyor fakat diyor ki, sonsuza kadar Isle of Skye’da kalacaksın, Scathach’a karşı çıkmayacaksın ve çocuğumu doğuracaksın ulen, adı da Conlaoch olacak. Aoife bunları kabul ediyor. Conlaoch doğuyor, Cuchulainn çocuğundan ayrılma zamanı geldiğinde Aoife’ye bir yüzük veriyor, bunu takacak büyüklüğe eriştiğinde onu Scathach’a gönder, savaş sanatlarını öğrensin diyor.
Fakat çocuğun üzerine 3 tane geasa (tabu gibi bir şey oluyor bu Kelt mitolojisinde, karşı gelindiğinde sonuçları pek hayırlı olmayan) koyuyor. “Birincisi, hiçbir savaşçıya yol vermeyecek; ikincisi, kimseye ismini veya soyunu söylemeyecek; üçüncüsü rakibi ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir savaşı geri çevirmeyecek, çünkü onun benden bile daha iyi bir savaşçı olmasını istiyorum”. Çocuk büyüyor, savaş sanatlarını öğreniyor, çok feci bir şey olup çıkıyor sonunda. Son parçada da olay kopuyor. Erin adasına ayak basmak isteyen Conlaoch, oradaki savunmacılar tarafından durduruluyor. İsmini söyle diyorlar, “vallah olmaz, hayatta söylemem, yeminlen bak” falan diyor, kaçınılmaz olarak savaşıyorlar ve Conlaoch hepsinin bacaklarını ellerine veriyor.
Bunun üzerine Cuchulainn’i gönderiyorlar savaşmaya. Baba-oğul birbirlerini tanımadan savaşıyorlar, Conlaoch neredeyse babasını öldürecekken Cuchulainn gizli silah Gae Bolg’u hatırlayıp onu kullanarak Conlaoch’u alt ediyor. Çocuk ölecekken bir de bakıyor ki parmağında kendi yüzüğü var, “nayır, nolamaz! Ne yaptım ben?” nidaları eşliğinde kendi tek çocuğunu öldürdüğünü anlıyor (yalnız bazı kaynaklarda kendi çocuğu olduğunu bildiği yazıyor, ama çoğu yerde böyle değil sanırsam). Ben de demek istiyorum ki, öyle artist artist geasa koyarsan çocuğun üstüne, yok ismini söyleme falan, al işte böyle olur sonuçta. Böyle trajik bir şekilde son buluyor hikaye.
Albümdeki sözleri çok beğendim, oldukça güzel yazılmış ve basit sözlerden kaçınılmış. “We are pagans and we are proud, we won’t give up till we die” gibi 2 saniye içerisinde düşünüp yazabileceğim sözlerle bir albüm dolduran folk gruplarına kapak olsun bu sözler, aferin SUIDAKRA. Albümdeki atmosferi tamamlayan ve hoşuma giden bir diğer nokta da, değişik vokallerin kullanımı. Mesela “Isle of Skye” parçasında Cuchulainn’e gitmesi gerektiği yolu söyleyen bilgeler konuştuğunda clean vokal kullanılması, Scathach’ın ağzından dinlediğimizde bayan vokal Tina Stabel’in girmesi (ki Feats of War’da sesi çok güzel gitmiş hakikaten), ve tabii ki ağırlıktaki brutal vokaller. Bu çeşitlilik albümün atmosferine kapılmanıza ve kendinizi hikayenin içinde bulmanıza da yardımcı oluyor.
Albüme ilk birkaç dinlemede ısınamayabilirsiniz, çünkü müzik çok yoğun ve biraz karmaşa hakim. Fakat buna alıştıktan sonra (ilk dinleyişte de vuran kısımlar yok mu? Var tabii) melodilerin güzelliğini de fark ediyorsunuz. SUIDAKRA diğer bazı folk gruplarının aksine melodik death metal yönü daha ağır basan bir grup. Birçok grupta bulunan “folk enstrümanlarla verelim melodiyi, verelim melodiyi, gitarlar tekdüze olsa da olur” (ha, bu kötü bir şey mi? Bence değil, zevk meselesi) düşüncesinden uzak bir müzik yapıyorlar. Çok güzel rifler de yazıyorlar, hatta genel olarak gitara ve davula bağlı bir müzik mevcut, gayda gibi enstrümanlar ise destek görevi görüyor. Sonuç olarak ortada tekdüzelikten uzak, dolu dolu ve enerjik bir müzik var.
Albümde öne çıkan şarkı bulmak zor, konsept bir albüm zaten ve şarkılar birbirini tamamlıyor. Ama yine de “söyle ulan, söyle!” diyorsanız “Conlaoch”, gaydalı girişiyle insana İskoç diyarlarında çimenden çimene koşma isteği uyandıran “Scathach”, bir nefes alma ve bayan vokalin sesiyle huzur bulma şarkısı olan Feats of War ve son şarkı Baile’s Strand’i gösterebilirim. Ama dediğim gibi, en güzeli açıp baştan sona dinlemek, kötü veya gereksiz bir şarkı yok zaten.
Folk metalden, melodik death metalden ve/veya bunların karışımından hoşlanıyorsanız bu albümü kaçırmayın. SUIDAKRA fazla deneyselliğe girmeden en iyi bildiği işi yapmaya devam etmiş ve iyi de etmişler bana kalırsa. İlk dinlemelerde alışamayabilirsiniz ama albüme şans verdikçe üzerinde ne kadar çalışılmış olduğunu göreceksiniz.
bunları dinlerken çok sıkılıyorum ben nedense. türklerin mehter marşında gaza gelmesi ama başkaları için anlam ifade etmemesi gibi bir durum yaşıyorum dinlerken
Aslında ben de mesela “Caledonia” albümünde birkaç şarkı dinleyip sıkılırdım sonra nedense (Ember Deid hariç, onu açar açar dinlerim), hayır müzik de güzel ama bir albüm boyunca sürükleyemiyordu sanki. Bu albüm de ilk başta öyle geldi ama dinledikçe saran, daha çok sevilen cinsten. Tabi sonuçta zevk meselesi, ben de mesela oldum olası Finntroll’e ısınamadım, bazı şarkıları hariç :)
ya aslında salakça birşey yapıp albümü dinlemeden görüşümü bildirdim. evet önceki albümlerden çok sıkılıyordum ve o yüzden hemen önyargıyla yaklaştım. oysa o kadar çok albüm vardırki önceki albümleri hiç sevmem ama önyargı hatasına düşmeyipte dinlersem başucu albümü yaptığım…ne dedim şimdi yazdığımı kendim bile anlamadım ama anlatmak istediğimi anlatabildim sanırım
bunları dinlerken çok sıkılıyorum ben nedense. türklerin mehter marşında gaza gelmesi ama başkaları için anlam ifade etmemesi gibi bir durum yaşıyorum dinlerken
Aslında ben de mesela “Caledonia” albümünde birkaç şarkı dinleyip sıkılırdım sonra nedense (Ember Deid hariç, onu açar açar dinlerim), hayır müzik de güzel ama bir albüm boyunca sürükleyemiyordu sanki. Bu albüm de ilk başta öyle geldi ama dinledikçe saran, daha çok sevilen cinsten. Tabi sonuçta zevk meselesi, ben de mesela oldum olası Finntroll’e ısınamadım, bazı şarkıları hariç :)
ya aslında salakça birşey yapıp albümü dinlemeden görüşümü bildirdim. evet önceki albümlerden çok sıkılıyordum ve o yüzden hemen önyargıyla yaklaştım. oysa o kadar çok albüm vardırki önceki albümleri hiç sevmem ama önyargı hatasına düşmeyipte dinlersem başucu albümü yaptığım…ne dedim şimdi yazdığımı kendim bile anlamadım ama anlatmak istediğimi anlatabildim sanırım