Dallamaları ve yemekleriyle ünlü Fransa’nın (genellemeye gel) aşıklarıyla ve otomobil yakan azınlıklarıyla ünlü başkenti Paris’ten gelen brutal death metal grubu PSORIASIS var şimdi de karşımızda.
Kanlı ameliyat önlüklü sahne duruşu akımının takipçilerinden olan grup, internet sitesinden elemanların takma adlarına kadar bu konsepti evladı gibi benimsemiş bir profil çiziyor. Takma ad almayı anlarım da, böylesi kanlı revani bir müzik yapıp “Docteur Beurk”, “Professeur Purulence” gibi adlar almak hangisi? Onu geçtim bari dünyanın kulağa en kibar gelen dilini kullanmayaydınız be cankuşlar. “Docteur” ne lan?
Bariz DYING FETUS, daha bariz CANNIBAL CORPSE ve daha da bariz SUFFOCATION etkilenimi olan grup, imajındaki sertliği müziğine çok da yansıtamıyor. Gerçek sayko brutalcinin kitabında yazmayan clean gitarlı ara pasajsal atraksiyonlar, hiçbir atmosfer barındırmadıklarından olacak, öylesine durmaktan başka bir işe yaramıyorlar. Bu işi ya SPAWN OF POSSESSION gibi yapın, ya da yapmayın deyip, olduğum yerde zıplamaya başlıyorum (niyeyse).
Her ne kadar adı brutal death metal olsa da, PSIORASIS’in çok da tehditkar bir tarafı yok. Bunun sebeplerinden biri, vokalist Docteur Sclap’ın ne dediği anlaşılır sertlikte bir brutal vokal yapması. Tamam bu da olur, olmaz değil; ancak vokallerin çok tek tip olması, ne bir domuz haykırışına, ne bir kedi tıslamasına, ne de bir toplu tecavüze uğrayan erkek geyik böğürtüsüne girmeyişi, bu anlamda bir sıkıntı yaratıyor. Örneğin türdaş ve hemşehrileri BENIGHTED’daki vokal çeşitliliği ve bu çeşitliliğin yarattığı canlılık, PSIORASIS’te yok.
Gitar sound’unun çok güçlü olmayışı, girişilen kazımaların tehditkarlığını azalttığı gibi, davulun, özellikle de kick’lerin biraz fazla öne çıkmasına neden olmuş. Öne çıkan bir davul çok da kötü bir şey değildir belki, ancak Dr X-Humer (evet…) dünyanın en yetenekli davulcusu olmadığından ve büyük oranda Mazurkiewicz ekolünü takip ettiğinden, bir yerden sonra baymaya başlıyor. Albümün iyice şarkılarından olarak gördüğüm “Fisting Dick” başta olmak üzere kimi yerlerdeki sağlam blast’larla kırılan bu durum, ne yazık ki acemi işi gitar sololarıyla tekrar kendimize gelmemizi sağlıyor.
PSIORASIS’in asıl derdi, ne yapacağına tam olarak karar vermemiş olması. İmajları çok kanlı, ancak elemanlar biraz fazla “eğlenceli” tipler gibi; müziğin sıfatı çok sert, ama müzik o kadar sert değil. Tatatatata giden bir şarkının solosu bir anda blues tabanlı olarak karşınıza çıkabiliyor örneğin. Bunlar acemice hareketler.
Bu tarz sayısız grup ve albümün olduğu bir ortamda, asıl yapmanız gereken şeyleri de düzgün yapamıyorsanız, diyecek çok da bir şey kalmıyor.
Hepsini geçtim, “sedef” diye grup mu olur arkadaşım? Düzgün hastalık ismi mi kalmadı?
Mazurkiewicz olmasi geremiyor mu?
Evet yanlış yazmışım, düzelttim. Sağol uyardığın için.
Benim de gerekmiyor yerine geremiyor yazmam hos olmus mesela eheh.
bu albümü dinleyim de kritiğini yapayim diyordum kiii, zaten burda yapılmışı varmış. myspace’ten dinlediğim kadarıyla “iyi” olarak kalmıştı kafamda. bi dinleyelim bakalım. sanmıyorum ama bence daha iyi bir şeye benziyor. belki imajları geyiktir sadece. dolayısıyla kanlı imajlarının altında yatan müziğin çok da tehditkar veya asi olması beklenemez. beklenmeyebilir. müziğin çok sert olmaması brutal death olarak değerlendirilmediği takdirde sorun olmaz bence.
Docteur Beurk sivas kangallıymış aslında. adı da berkmiş. grubun adını da memleket hasretinden koymuş.
anorexia diye isim olduğu düşünülürse sedef bin basar bence :)