Tarz olarak progresif sludge olarak tanımlayabileceğimiz NEUROSIS müziği, post hardcore’un sertliğini ve ambient müziğin yıkıcı dinginliğini bir potada eriterek ortaya müthiş bir atmosfer çıkarıyor.
Yavaş müziğe karşı hep alerjim olmuştur. “Times Of Grace”i (1999) dinlediğim zaman ne kadar sıkıldığımı, hatta birkaç dakikadan fazla dayanamadığımı çok iyi hatırlıyorum. Aradan 10 yıl geçmiş ve ben bir zamanlar sıkıcı ama gururlu bir grup olan NEUROSIS’in fanı olmuş durumdayım. Gerçi “Times Of Grace”i hala dinleyemem ve sıkılırım ama geri kalan diskografisi arşivimin en değerli albümlerindendir.
Tarz olarak progresif sludge olarak tanımlayabileceğimiz NEUROSIS müziği, post hardcore’un sertliğini ve ambient müziğin yıkıcı dinginliğini bir potada eriterek ortaya müthiş bir atmosfer çıkarıyor. Hardcore yaparak başladıkları müzik hayatlarına sludge, post metal, doom, ambient ve elektronik elementlerini katarak hepsi kendi başına kült olmuş albümler çıkartan NEUROSIS, grup olarak birçok başka grubu etkilemesinin yanında, grup elemanları da tek tek pek çok kişiyi etkilemiş bir grup. Her elemanın kendi tarzını oluşturması ve işleyen bir makineyi anımsatan müzikleri tabii ki bunun başlıca nedeni.
Grup içinde öne çıkan isimler Steve von Till ve Scott Kelly olsa da, hepsi birbirinden yetenekli diğer elemanlar da üzerlerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmiş. Özellikle grubun kuruluşundan beri davulcusu olan Jason Roeder, önceki albümlerdeki tribal bölümleri çok fazla kullanmasa da, daha olgun ve yerinde tuşeleriyle beni benden aldı.
Bir önceki albüm “The Eye Of Every Storm”un fazlaca ambient bölüm barındırmasından mıdır bilmiyorum ama “Givin To The Rising” daha sert ve güçlü bir albüm olmuş. Belki de ambient olayını yan projeleri TRIBES OF NEUROT’a saklıyorlardır.
Bu ambient bölümler metalle içiçe ve özenle uygulanmış. Birbirinden kesinlikle kopuk değil, daha doğrusu kopukluk hissini yaşamıyorsunuz.
NEUROSIS konusunda tecrübeyle edindiğim en önemli bilgi, sert ve sıkı metalcilerin NEUROSIS’ten uzak durması gerektiği. NEUROSIS yeterince sert müzik yapmasına rağmen güçlü ama orta tempo vuruşları, yer yer yoğun ambient ve elektronik bölümleriyle sıkı metalcilerin bünyesine zarar verebilir. Ama “ben metal için doğmuşum, metalin her türünü kılcal damarlarıma kadar hissetmek istiyorum” derseniz, zaten sizi kimse durduramaz.
Şarkılar 01. Given To The Rising
02. Fear And Sickness
03. To The Wind
04. At The End Of The Road
05. Shadow
06. Hidden Faces
07. Water Is Not Enough
08. Distill (Watching The Swarm)
09. Nine
10. Origin
Nasıl sardı anlatamam. Gerçi albümü henüz dinlemedim evet! Önce ilk videoyu ardından da ikincisini izledim ve Given To The Rising halen dönüyor. Yavaştan da olsa Mastodon tadı almak mümkün abilerden, bakalım bakalım.
@Desqpio, daha bugün; Mastodon ‘Aqua Dementia’ dinlerken, biran ne dinlediğimi unutacak kadar dalmışım. dalgınlıktan çıktıktan sonra da,görece uzun bir süre çalan şeyi Neurosis sanarak dinledim. sonra çalanın Mastodon olduğunu farkedince ‘bu parçada Neurosis tadı değil, kendisi var’ dedim kendi kendime.
Yalnız benim için ‘Neurosis’ten Mastodon tadı almak’ değil de, ‘Mastodon’dan Neurosis tadı almak’ daha mümkün:)
Origin, müzik tarihinin görmüş olduğu en iyi kapanış parçalarından biri. 09:05 sonrası inanılmaz. O an gelene kadar, parçanın çok klas bir şekilde hazırlık yapması şahane. İnanılmaz kaliteli. Scott Kelly, büyük bir dalyarak olsa da olağanüstü, fantastik ve epik bir sese, yaratıcılığa ve vokal melodisine sahip. Bir insanın sesinde saf acıyı ve hüznü bu kadar yoğun bir şekilde, vücudumun her bir zerresinde hissettiğim başka bir vokal yok. Dalyaraksın ama söz konusu müzik olunca çok büyük adamsın be Scott Kelly.
Nasıl sardı anlatamam. Gerçi albümü henüz dinlemedim evet! Önce ilk videoyu ardından da ikincisini izledim ve Given To The Rising halen dönüyor. Yavaştan da olsa Mastodon tadı almak mümkün abilerden, bakalım bakalım.
21.02.2011
@Desqpio, daha bugün; Mastodon ‘Aqua Dementia’ dinlerken, biran ne dinlediğimi unutacak kadar dalmışım. dalgınlıktan çıktıktan sonra da,görece uzun bir süre çalan şeyi Neurosis sanarak dinledim. sonra çalanın Mastodon olduğunu farkedince ‘bu parçada Neurosis tadı değil, kendisi var’ dedim kendi kendime.
Yalnız benim için ‘Neurosis’ten Mastodon tadı almak’ değil de, ‘Mastodon’dan Neurosis tadı almak’ daha mümkün:)
Çok başarılı albüm. Ancak çeşitli (zamanla neler olduklarını anlamayı umduğum) nedenler dolayısıyla The Eye Of Every Storm kadar sevemedim.
Sanırım yeteri kadar von till alamadım ben. Tribes of Neurot açayım.
Water Is Not Enough bu albümü sevmem için başlı başına yeterli.
çok güzel albüm olmuş yine. evet bir önceki daha ambientti, bu sefer daha kafa skici olmuş
Neurosis’in albümlerinde işlediği temaları falan inceleyen şöyle bir blog yazısı var, meraklıları için biraz faydalı olabilir belki.
http://visupview.blogspot.com.tr/2012/10/the-neurosis-mysteries-part-i.html
Komplo teorisyeni bir arkadaş kendisi ama stoner/sludge kültürü hakkında ilginç yazıları var.
Origin, müzik tarihinin görmüş olduğu en iyi kapanış parçalarından biri. 09:05 sonrası inanılmaz. O an gelene kadar, parçanın çok klas bir şekilde hazırlık yapması şahane. İnanılmaz kaliteli. Scott Kelly, büyük bir dalyarak olsa da olağanüstü, fantastik ve epik bir sese, yaratıcılığa ve vokal melodisine sahip. Bir insanın sesinde saf acıyı ve hüznü bu kadar yoğun bir şekilde, vücudumun her bir zerresinde hissettiğim başka bir vokal yok. Dalyaraksın ama söz konusu müzik olunca çok büyük adamsın be Scott Kelly.
To the Wind çok deli şarkı ya.