Avrupa’nın metal konusundaki sönük ülkelerinden İspanya, neredeyse hiçbir grubunu takip etmediğim, merak etmediğim, ilgilenmediğim bir ülke benim için. Sitemizin en iyi yazarı olan Ayşe Nur’un zamanında yaptığı AVULSED telkinlerine dahi kulak asmayan ben, nedense İspanya çıkışlı gruplara karşı bir ilgisizlik, bir sallamazlık sergilemekteydim. Ta ki İspanya kralı Carlos beni adamlarına dövdürtene kadar. Çok kötü dövdüler cidden. Ağzımı burnumu kırdılar
Bu dayağın ardından, artık hayata başka bir gözle bakıyordum (gözümü de oydu zalım Carlos, annem yerine şile bezinden göz ördü onu sokuyorum göz çukuruma. Uzaktan bakınca fark edilmiyormuş… yakın arkadaşlarım öyle diyor). Bu dayağın ardından, ne zaman İspanya’ya dair bir şeyler duysam, bulunduğum ortama bakmaksızın “ya arkadaşlar İspanya’nın metalin zirvesine oynamasına ne diyorsunuz?”, “şu İspanyollar da âlem doğrusu, black metalin ardından teknik death metalde de dünyanın en iyisi olduklarını kanıtladılar”, “Julio Iglesias deneysel doom-core’un babası değildir de nedir a dostlar” türünde girişler yaparak beni her gittiğim yerde izleyen Carlos’un adamlarının şerrinden korunuyordum. Ne zaman bir Latin ezgisi duysam “işte power metalin köklerini aldığı müzik bu” diyor, Daniel Guiza her gol attığında “İspanyol boğası değil, sanki progresif post-thrash vokalisti mübarek asdjasdjasd” gibisinden kelâmlar ediyordum.
Dayağın soğuk nefesinden korunmak amacıyla İspanyol metal sahnesi hakkında akademik tez hazırladığım bir sırada denk geldim NAHEMAH’a. “Progresif death metal, ama OPETH’in yaptığı tür gibi sanki” diyen şaşkın basın bültenini fazla sallamayıp, hemen grubun son albümü “A New Constellation”ı “edindim” (bu da yeni çıktı; eskiden “satın aldım” denirdi, şimdilerdeyse “indirdim” dememek için “edindim” deniyor bakıyorum).
NAHEMAH, basın bülteninde de denildiği gibi progresif death metal denen hafiften yeni nesil şeyi yapıyor. “OPETH gibi” de denen bu olay, icra bakımından pek bir zorluk içermeyen, ancak değişken ve katmanlı yapısı ve yaşatmayı amaçladığı farklı duygularıyla progresif ön adını alan, yer yer sakin yer yer coşkun bir tür bildiğiniz gibi. “A New Constellation”ı yeterince dinledim ve albümü yazacak duruma gelmeme rağmen ve yazmak için dinlemem gereken başka albümler olmasına rağmen, hâla hiç sıkılmadan dinlediğimi fark ettim. Düzenli olarak albüm yazıları yazan biriyseniz, bu durum bir albümü sevdiğinize dair bir belirti oluyor genelde; en azından benim için. Albümü sindiriyorum, yazıyorum, bir nevi onunla “işim bitiyor” ve ben hâlâ o albümü dinliyorsam, anlıyorum ki o albümün büyük bir kısmı bana gelecekte de eşlik edecek.
Grubun ülkemizdeki popülaritesi ne düzeyde bilmiyorum, ancak Unirock’ta iki adet NAHEMAH tişörtlü insan görünce, demek ki az da olsa bilen var diye düşündüm. OPETH markası gereği pek çok OPETH takipçisi tarafından en azından “bakılacak” bir grup olan NAHEMAH, OPETH adının sattırma potansiyelinden yararlanan şirket tanıtımlarının aksine, hiç öyle “OPETH’in yapabileceği türde şeyler yapalım” diye düşünen bir grup profili çizmiyor. Benzer, aynı isim altında anılabilecek bir müzik yapsalar da, NAHEMAH’ın sahip olduğu farklı etkilenim ve bakış açıları sayesinde grup kendi kimliğinden kopmadan kaliteli ve özgün bir müzik yapmayı başarıyor. Belki de bu yüzden, albüm akıllara yakın dönem ENSLAVED ile NOVEMBRE’yi dahi getiriyor.
Bu tarz OPETH benzeri… aman da Carlos… eee.. işte dediğim gibi İspanya metalin ilk bulunduğu yer biliyosunuz, Valencia’nın kıyı şeridindeki şirin bir tatil kasabası olan Nunez’deki linyit madenlerindeki işçiler bulmuş ve oradan da tüm dünyaya…
Neyse gittiler. Sessizce devam edelim biz. Kusura bakmayın arada bir yokluyolar. Hiç acımaları yok… gerçekten yok…
Ne dediydik, bu tarz OPETH benzeri bir tür icra eden gruplarda illâ ki bir eksiklik oluyor. Ya sert kısımlar yumuşak bölümler kadar, ya da yumuşak bölümler sert kısımlar kadar iyi olmuyor, vokal böylesi bir müziği yeterince dolduramıyor, falan filan. “A New Constellation”ı ortalamanın üstüne çıkaran da, grup üyelerinin sağlam beste kabiliyetleri ve iyi prodüksiyonun nimetleri sayesinde NAHEMAH’ın gayet ne yaptığını bilen bir portre çizmesi.
Bu sene içinde çıkan çok iyiye yakın albümler arasında gördüğüm “A New Constellation”da, özellikle gitar-klavye uyumu son derece etkin ve sürükleyici. Grubun “sanatsal olalım, duygu insanı olalım” diye parça sürelerinde gereksiz uzatmalara gitmemesi, tohumlarını pek çok şarkının hit olmasıyla vermiş. Şu on şarkılık albümden bir parçaya klip çek deseler, daha ilk düşünmede altı tane aday çıkartabilirim (yaparım bunu).
Zaten daha ilk yirmi dakikada albüm sizi öyle bir eline geçiriyor ki, neyi beğeneceğinizi, nereyi en sevdiğiniz bölüm seçeceğinizi şaşırıyorsunuz. İlk dört şarkıda komple bir destan yazılıyor desek abartmış oluruz, o yüzden manyak ötesi falan gibi daha kolay harcanır tabirler kullanalım. NAHEMAH’ın gerçekten de hit yaratmak gibi bir becerisi var ve isteseler, biraz taviz verseler ve piyasaya oynasalar muhtemelen daha farklı yerlere gelebilirler.
Albümün gitarlar ve klavye tarafından oluşturulan duygusal tabanı, davulcu arkadaşın bir hayli yetenekli oluşu ve dahası bu tür bir müziğe çok uygun partisyonlar yazmış olmasıyla da gayet güzel destekleniyor. E bas gitar da gitarlara yakın duyulunca, albüm sizi her koldan sarıp sarmalıyor. Vokallerin gerek brutal, gerek de clean’de başarılı olması, zaten albümün en büyük kozlarından biri. Clean vokaller müziğe çok iyi uysalar da, brutal vokale ayrı birkaç satır ayırmam gerekiyor. Daha ilk girdiği an fark edildiği üzere, nefis bir brutal vokal var “A New Constellation”da. Bir kere dediği her şeyi anlıyorsunuz; ikincisi sahip olduğu hafif çatlaklık (Ihsahn çatlağı) ile çok daha damar bir hal alıyor ve kimi yerlerde içinizden bir parça sökülüyormuş gibi hissediyorsunuz. Ihsahn, Paul Kuhr ve Mikael Stanne’in bir korelasyonu desek, nasıl vurucu, nasıl gözlere yaş olucu bir şey olduğunu tasavvur edersiniz sanırım.
Kısacası albüm, her yönüyle ortalamanın bir hayli üstünde. Duygusal anlamdaki yoğunluğunu, enstrümanların icrası ve prodüksiyon alanlarında da yansıtabilen “A New Constellation”, bir eksiğini göremediğiniz, bahsetmek adına eksiğini aradığınız albümlerden biri haline geliyor. Şahsen öyle bahsedilesi bir eksiği ben bulamadım. Her saniyesi kusursuz bir başyapıt mı, değil; ayılıp bayılmayacağınız, sıradan anları da yer yer olabilir, ancak kesinlikle hiçbir falsosu olmayan, çok özenilmiş, uğraşılmış ve amacına ulaşmış bir albüm.
Arkadaşlar az önce Carlos’un adamları geri geldi ve beni bir yere götüreceklerini söylediler, şu an yanımdalar, bu yazdığım son yazı olabilir zira ikisi de kurnaz gibi sırıtmakta. Zalımsın Carlos… Of bi ter boşandı şu anda benden, çok kötü oldum gerçekten. Bir daha görüşemezsek söylemek isterim ki hep iyi bir insan olmak için çalıştım, kimsenin kötülüğünü istemedim, istediysem de az istedim… Hepinizi seviyorum, elve
(Ahmet o günden sonra bir haftalığına ortadan kayboldu. Bulunduğunda boş bir evde çıplak halde bir köşede oturmakta, kendi kendine bir şeyler mırıldanmaktaydı. Bizi görünce heyecanla yerinden fırladı ve anlamsız sesler çıkararak bir kağıda şu alttakileri karaladı. Söylediğine göre son yazısı olan NAHEMAH – “A New Constellation”ın son cümleleriymiş. Bunu sizlerle paylaşmak da bizim ona karşı son görevimiz. Güle güle Ahmet… Belki delirdin, artık sana ne yaptılarsa manyağın, dengesizin bayraktarı oldun, ama sen hep iyi ve mutlu bir insan olmaya çalıştın… Elveda…)
Şarkılar 1. Much Us
2. Absynthe
3. Follow Me
4. Reaching The Stars
5. The Perfect Depth Of The Mermaids
6. Air
7. Under The Mourning Rays
8. The Trip
9. Smoke's Men
10. Outer
bu vatandaşların önceki albümleri “The Second Philosophy” de güzel, o da es geçilmesin (teeee ilk albümleri black metal olduğundan kategori dışı tutuyoruz). hangisi daha iyi karar veremedim, sanırım a new constellation daha iyi, ama bu albüm öncekine göre daha fazla prog rock esintisi taşıyor, buna karşılık önceki albümde daha melankolik bir hava var gibiydi. her türlü gideri var neticede.
bu grubu bi türlü tam anlamıyla sevemedim. prog death grupları klavye kullanmasınlar n’olur, ya da az kullansınlar (gerçi tam anlamıyla prog-death diyemiyorum grubun türüne). davulcularını cidden beğendim. kritiği de oldukça beğendim. avant-garde bir kritik olmuş :)
bu arada ispanyolca en iyi bildiğim kelime “descargar” :)
“bu da yeni çıktı; eskiden “satın aldım” denirdi, şimdilerdeyse “indirdim” dememek için “edindim” deniyor bakıyorum”
Türkiye’de albüm fiyatlarının yüksek olması ve zaten parasfdsfdsfgfds…
İlk albümlerindeki “Change” adlı şarkıyla bile beni çalmaya yetecek bir grup oldu kendileri.
Yazı çok iyi, albüm daha da iyi. Kaçırmayın derim, okur notu diye de 8′i basarım.
Ayrıca o vokalin bıyığını dövmek istiyorum.
fakat alışık olunmayan tarzda yazı görünce albüme 1 verenler olması? :)
kıkırdadım okurken. benden de bi sekiz yakışır.
komik ve güzel olmuş. eline sağlık. albüme 7
bu vatandaşların önceki albümleri “The Second Philosophy” de güzel, o da es geçilmesin (teeee ilk albümleri black metal olduğundan kategori dışı tutuyoruz). hangisi daha iyi karar veremedim, sanırım a new constellation daha iyi, ama bu albüm öncekine göre daha fazla prog rock esintisi taşıyor, buna karşılık önceki albümde daha melankolik bir hava var gibiydi. her türlü gideri var neticede.
bu grubu bi türlü tam anlamıyla sevemedim. prog death grupları klavye kullanmasınlar n’olur, ya da az kullansınlar (gerçi tam anlamıyla prog-death diyemiyorum grubun türüne). davulcularını cidden beğendim. kritiği de oldukça beğendim. avant-garde bir kritik olmuş :)
bu arada ispanyolca en iyi bildiğim kelime “descargar” :)
‘Outer’ ne kadar dingin bir parça öyle.Denizde sırt üstü yatıp dinleyesi geliyor insanın.
deme öyle “like fire” bak nocturnus göz kırpıyo sana ordan kafe göz dağıttın beni diye.
sevgili halkım! yeni bir grup keşfettim “cautiva” diye. daha doğrusu tek kişilik bi proje. ispanyalı olduğu için buraya yazayim dedim. sevgiler.
http://www.youtube.com/watch?v=3yfjp7HQCt8
grubu ilk tanıdığım güne dua ediyorum hep.başka yazacak birşey yok,yazacaklarım bende..
Gece keşfi oldu. Çok güzel albümmüş. Kritik de ayrı güzel