Son beş altı yıldır çıkan Fransız grupların albüm yazılarına baktığımızda, çoğunlukla olumlu bir hava ve Fransa’nın metal müzikte nasıl böyle patladığına dair bir şaşkınlık dalgası görüyoruz. Bayraktarlığını GOJIRA‘nın yaptığı son dönem Fransız gruplar, tür ayırt etmeksizin bir yaratıcılık ve özgünlük barındırmakta, bunu kendilerini sapıtmadan gayet aklı başında yapmakta ve başta daha ekstrem türler olmak üzere metalin her alanında büyük takdir toplamaktalar. Bugün Avrupalı bir metal dinleyicisine her metal türünün son beş yıldaki en önemli gruplarını say deseler, eğer konuyu derinlemesine biliyorsa, her türden birkaç Fransız grubu mutlaka sayacaktır. Nasıl oldu ne bitti bilmiyorum, ancak şu bir gerçek ki bu adamlar bir şekilde gaza geldiler (çok fazla şarap ve sigara tüketimi?), nasıl olduysa çoğunluğu kendi sound’larını yaratmayı başardılar (Avrupa’nın en çok seks yapılan ülkesi olması?) ve daha hala sadece bu müzikle detaylı ilgilenen ve araştıran insanların favorileri olsalar da, dünya genelinde de en standart ve vereni alan metal dinleyicisinin dahi gönlünü almayı başarmak üzereler.
HACRIDE, 2001 kurulumlu ve 2005′ten beri her iki yılda bir albüm çıkaran, “groove metal” klasmanında değerlendirilen bir grup. Biz bu “groove metal” kısmını yutmuyoruz elbet ve hemen yüz elli sayfalık bir yazıyla grubu açıklıyoruz. “Lazarus” ile üçüncü albümünü bizlere kazandıran HACRIDE, MESHUGGAH ağırlığının hissedildiği, sertliğinde dahi GOJIRA’da da olan o acı/ızdırap melankolisini barındıran ve progresif sıfatını hakkıyla taşıyan bir metal grubu. Death metal ya da modern thrash metal gibi sıfatların tam örtüşmediği HACRIDE, aksak ritimleri, stakato rifleri ve clean ile brutal arası gezinen bağırmalı vokalleriyle, bir duyuldu mu pir duyulan, oturaklı ve ne yaptığını bilen bir grup.
2007′deki “Ameoba” ile genelde yüksek puanlar alan bu şarap içiciler, o albümde özellikle yoğun bir MESHUGGAH etkilenmesinin hedefi durumundaydılar. Vatandaşları SCARVE’da ve Hollandalı TEXTURES’da da görülen bu aksak ve yırtıcı doku, MESHUGGAH’nın “Destroy Erase Improve” ve “Chaosphere” dönemi lezzetinin ve yırtıcılığının, günümüz neo-thrash metalini şekillendirmesi sonucu oluşan bir yansımasıydı. Bu aksak ve umulanı yıkma konseptli müzik, üstüne eklenen eşlik edilesi vokallerle birlikte, günümüzün “modern” denen sound’unun da temelini oluşturuyordu. Adında modern yahut endüstriyel ön eki geçen günümüz gruplarına bakın. Ekstremlik dozuna göre ya FEAR FACTORY ilk zaman, ya da MESHUGGAH’nın doksanların ikinci yarısı döneminin bir revizesini göreceksiniz. Bu, HACRIDE ve SCARVE gibi daha sert gruplarda da, MNEMIC gibi daha kolay ve erişilir gruplarda da geçerliliğini koruyor.
“Ameoba”da yoğun bir MESHUGGAH etkisine sahip olan HACRIDE, aradan geçen iki senede belli ki farklı etkilenimler edinmiş diyerek, HACRIDE’ı bir “x gibi” grubuna doğru götürdüğümü fark ettiğim bu yazıya bir not düşme ihtiyacı duyuyorum. HACRIDE, TEXTURES’ın son albümü için de söylediğim üzere asla bir taklit grubu değil. Adamların tiplerine, genel havalarına, kliplerine baktığınızda bile, “şu grup tuttu, biz de onlar gibi bir şeyler yapalım da soframıza ekmek koyalım” diyecek adamlar olmadıklarını görüyorsunuz. Ha etkilenme yok mu, var; hem de bir hayli fazla. Ama zaten bu yüzden onlar MESHUGGAH, bu yüzden onlar MORBID ANGEL, bu yüzden onlar AT THE GATES… Onlar en baştan bir şeyi bulanlar ve sonrakilerin yolunu çizenler. Bu noktada olması gereken, “aaa şuna bak x gibi olmaya çalışmış” demektense, “x de ne biçim şeyler yapmış baksana 15 yıl sonra hala onun yolu izleniyor” türünde denyo gibi lavuk gibi ahkâmlar kesmek olmalıdır.
Tekrar üstteki paragrafın başına dönersek, “Ameoba”da MESHUGGAH etkilenimini öne çıkaran HACRIDE, bu albümde ise TOOL ve MASTODON’u anımsatan, yine yer yer aksak ama takip edilir, içinde prodüksiyonun da verdiği gayet güzel bir sludge havası da barındıran ve albümün karanlık ve güçlü konseptiyle örtüşen bir iş ortaya koymuş. Konsept deyince birazcık derine inmek isteyebiliriz, zira “Lazarus” sözlerinden kapağına tam bir konsept albüm. Merak etmeyin, mal gibi şarkı sözlerinden (italik) örnekler sunup size konsepti açıklamaya çalışmayacağım, ancak sanatın karanlık yüzünü gösterdiği her alanda karşımıza çıkan Lazarus’un ne olduğundan azıcık dem vurarak albümün havasını biraz olsun yansıtmaya çalışalım.
Lazarus, en kısa anlatımıyla İsa’nın ölmüş haldeyken canlandırdığı bir insan. Detaylarını şuradan okuyabileceğiniz üzere, Yeni Ahit’teki Yuhanna İncili’nde geçen bu mucizede İsa, dört gün önce ölen Lazar’ı, kız kardeşleri Meryem ve Marta’nın isteği üzerine “Lazar, dışarı çık!” diyerek canlandırıyor, Lazar da sargılar içinde öldüğü yerden çıkıp hayata dönüyor. Ayrıntısı bin türlü olan bu mucize, içinde “canlandırma” gibi karanlık ve soyut bir kavramı barındırdığından ötürü, edebiyattan heykele, müzikten sinemaya her tür sanat alanında kullanılagelen bir konsept olarak evlerimizi süslüyor. Buradaki durumda karşımıza çıkan da bu konseptin daha modern bir uyarlaması. Yedi uzun parçadan oluşan albümdeki şarkı adlarını okuduğunuzda dahi, hikayenin ilerleyişini görebiliyorsunuz (Aralarında Dolaşmak, Tanrı’nın İşi, Lazar, Görüngü, Yalanlar Dünyası, Uyanış, Düşmanım).
Şimdi gelelim albüme. “Lazarus”, grubun şimdiye kadarki en olgun albümü olmasının yanı sıra, barındırdığı TOOL etkileniminin yansımalarından da gördüğümüz üzere, HACRIDE’ın çok daha başka işler yapabilecek kapasitede bir grup olduğunu görmemizi sağlıyor. En önemli özellikleri, tüm grup üyelerinin besteye göre hareket etmeleri ve öne çıkma çabası gütmeden, tümden etkileyici, yer yer hüznüyle, yer yer de gücüyle ezen bir müziği hedeflemiş olmaları. Ciddi anlamda tapınılası anları bulunan “Lazarus”, yeri geliyor size istemsiz olarak yumruk sıktırıyor, yeri geliyor gözlerinizi kapattırıyor; bir şekilde mutlaka duygularınızdan birini tetikliyor. Grubun ne denli iddialı ve yaptığı iş babında gözü kara olduğunu görmek için, albümdeki şarkı dizilimine bakmak bile yeterli. HACRIDE ortaya gerçek bir yaratım, bir sanat çıkarmak istemiş ve bu konsepti de kafasında ona göre kurmuş ki, albümün ilk şarkısı olarak on beş dakikalık To Walk Among Them’i seçmiş. Belli ki her müzik şirketinin ve daha çok kişiye ulaşmak isteyen bir grubun kolay kolay yapmayacağı bir şey bu. Ancak grup yaptığı şeye yeterince güveniyor olacak ki, hem hazmetmesi, hem algılaması, hem de alışması en zor olan parçayı, dinleyici acaba ne düşünür fikrini hiç önemsemeden ta en başa koymuş.
Bu ve bu gibi kimi detayların da zenginleştirdiği atmosferi ile, sert ve yumuşak bölümlerin sanki bir görüntüler bütünüymüşçesine sekteye uğramadan akıp gittiği “Lazarus”, bana en çok yine aynı güçlü sound’a sahip olan ve sludge ile death metalin progresif ve her türlü duyguyu yansıtan bir dışavurumu olarak gördüğüm, THE OCEAN’ın “Precambrian”ını hatırlatıyor. İki albüm de olabildiğine karanlık, değişken, güçlü ve kendine has.
Şunu sevenler, bundan hoşlananlar demeyeceğim; yeni yeni ortaya çıkan ve büyük potansiyel taşıyan bir grupla tanışmak isteyenler, belki hiçbir zaman çok satmayacak ve dünyaları turlamayacak ama bu müziği derinliklerinde hisseden herkesin bir şekilde takdir edeceği bu yaratıyı duymalı diye düşünüyorum. “Lazarus” bir başyapıt değil, ancak şu an bu cümleye bu şekilde başlamamı sağlayacak kadar da “ufak çaplı bir başyapıt çıkarsa şaşırtmayacak” bir gruptan gelen bir yaratım.
Metalin geleceği adına umutla baktıran pek çok gruptan biri HACRIDE. Ne yapmak istediklerini, ne yapabileceklerini biliyorlar ve bunu iyi yapıyorlar. En güzeli de, her albümü için ayrı ayrı sabırsızlanacağınız bir grup daha olduğunu bilmenin verdiği zevki yaşatıyorlar. “Lazarus”u, farklı türdeki duygularla gerçekleştirdiği eziciliğin altına girmek isteyen herkese düşünmeden öneriyorum.
Abi çok şukela bir albüm bu gerçekten de. Her ne kadar favori Hacride albümüm halen Amoeba olsa da, Lazarus da en az Amoeba kadar başarılı.
Bir de bu Fransız gruplara neler oluyor ben de merak ediyorum. 5-10 seneye “Fransız Death Metal”i gibisinden bir ekol oluşursa da hiç şaşırmayacağım açıkcası.
Son dönemin mutlak kulak kabartılması gereken gruplarından biri Hacride.Bu albüm çizgisinde ilerleyeceklerini düşünürsem,bir sonraki albümünü bariz aşmış bişiler olacağını kestirmek güç değil.
Kesinlikle mükemmel bir albüm. Yazıda da belirtildiği gibi Amoeba baya baya güzel bir albüm olmasına karşın (özellikle Zambra coverı hehe) tamamen özgün diyemezdim. Lazarus ile bu görüş değişti diyebilirim.
Ayrıca Quebec’i de sayarsak, cidden bu Fransızlara birşeyler oluyor.
şaka maka piyasada bir süredir bulunan bir grup. son bir kaç senedir yıldızları parlamaya başladı. hani yeni yetme çocuklar değiller. fakat fransızların büyük bir çoğunluğunda bulunan ingilizce konuşmamayı becerememe durumundan müzdaripler arkadaşlar. ya 2009 çıkışlı albümde bile ortaokul seviyesinde bir ingilizce kullanılması nedendir? telaffuza hiç girmeyeyim bile.
Abi çok şukela bir albüm bu gerçekten de. Her ne kadar favori Hacride albümüm halen Amoeba olsa da, Lazarus da en az Amoeba kadar başarılı.
Bir de bu Fransız gruplara neler oluyor ben de merak ediyorum. 5-10 seneye “Fransız Death Metal”i gibisinden bir ekol oluşursa da hiç şaşırmayacağım açıkcası.
Son dönemin mutlak kulak kabartılması gereken gruplarından biri Hacride.Bu albüm çizgisinde ilerleyeceklerini düşünürsem,bir sonraki albümünü bariz aşmış bişiler olacağını kestirmek güç değil.
albüm ve grup hakkında çok klas bir yazı olmuş. Mastodon’cular bu gruba da göz atmalı.
Mastodoncu olmayanlar da göz atmalı. :P
Kesinlikle mükemmel bir albüm. Yazıda da belirtildiği gibi Amoeba baya baya güzel bir albüm olmasına karşın (özellikle Zambra coverı hehe) tamamen özgün diyemezdim. Lazarus ile bu görüş değişti diyebilirim.
Ayrıca Quebec’i de sayarsak, cidden bu Fransızlara birşeyler oluyor.
Hak getire,Hacride’ın yeni albümlerini.
şaka maka piyasada bir süredir bulunan bir grup. son bir kaç senedir yıldızları parlamaya başladı. hani yeni yetme çocuklar değiller. fakat fransızların büyük bir çoğunluğunda bulunan ingilizce konuşmamayı becerememe durumundan müzdaripler arkadaşlar. ya 2009 çıkışlı albümde bile ortaokul seviyesinde bir ingilizce kullanılması nedendir? telaffuza hiç girmeyeyim bile.
mişel jakson.
En az Gojira kadar yetenekli güçlü bir grup. Bu elemanların birazcık da olsa hakkı yeniyor. Daha fazla ilgiyi hak ediyorlar
olağanüstü bir albüm…
her şarkısı müthiş, gerçekten ‘hisli müzik’ diye bir kavram varsa onun doruk noktası adeta…
Arkadaşlar ne oldu size… Hiç ses seda yok. Yıllardır Act of God ve Perturbed dinlemekten helak oldum.
https://www.youtube.com/watch?v=rx30XAHTa6o
https://www.youtube.com/watch?v=_ETJyZuuMN4
Metal müzik dinleten Metallica’ya ,Hacride dinleten Gojiraya selam olsun.