Riverside’ı 2005 yılında, prodüksiyon aşamasındaki bir progresif rock albümünü yayınlayabilecek plak şirketlerini araştırırken Laser’s Edge’in sitesinde keşfetmiştim. İlk albümleri Out of Myself’i henüz yayınlamışlardı. Laser’s Edge, grubu tanıttığı mütevazı sayfaya Loose Heart’ın mp3′ünü de eklemişti sağolsun, kendileriyle tanışmamız böyle oldu.
Bir süre sonra InsideOut’a transfer oldular ve mükemmel albüm Second Life Syndrome geldi. Rapid Eye Movement öncesinde iki kere Türkiye’ye uğradılar. Masstival 2007′de kendileriyle sohbet etme imkanı da bulmuştum, Polonya vatandaşı elemanlara sahip bir gruba göre gayet sıcakkanlı ve ilgili insanlardı, hala kendi mütevazı minibüslerinde yolculuk ediyorlardı. Hatta şöförleri yoruldukça davulcuları Piotr direksiyona geçiyordu vesaire.
Rapid Eye Movement beni pek sarmamıştı. Hatta birkaç dinleme teşebbüsünden sonra bir daha da açmadım albümü. Zira S.L.S. ile zirve yaptırdıkları beklentileri karşılamaktan uzak, aceleye gelmiş bir albüm gibi durmaktaydı ve ne yalan söyleyeyim, ben de üstünde pek durmadım sonrasında.
Anno Domini High Definition çıktığında da biraz çekindim. Çünkü, bu albümde de R.E.M. tarzı bir hayalkırıklığı yaşarsam Riverside’ı bir-iki albümlük gruplar arasına yollamam gerekecekti. Bir yandan da sevindim, çünkü, eh, sevdiğiniz gruplardan birisi yeni albümünü çıkarıyorsa, iyi olsun olmasın, üstüne kafa yorup birşeyler karalamak her zaman zevklidir.
Bir albüme dair başarılı/başarısız ayrımını o albümü tekrar dinlemek isteyip istemediğime göre yapan biri olarak, Anno Domini’yi temin ettiğimden beri günde bir – iki defa çeviriyorsam müzikçalarımda, demek ki bu sefer çekincelerim yersiz, Riverside’ı zihnimde yakıştırdığım yerde tutmaya devam edebilirim.
Şunu söyleyeyim, Riverside güvenli limanlara, sağlam bestelerle geri dönmüş. Out Of Myself ve Second Life Syndrome’da fan kitlelerini yaratan o aksak Riverside yürüyüşleri, atmosferik klavyeler, Mariusz’un buğulu sesi, melodik ve eşlik edilesi gitar soloları… Hepsi yerinde duruyor. Progresif müzikte, “ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım” mantığıyla naçizane ahkam kesmekte olan ben bile Rapid Eye Movement’tan sonra bu albüme mutlulukla yaklaşabiliyorum.
Çok sürpriz işler çıkarmamalarına rağmen tatmin edici bir çalışma olmasının altında ise ellerindeki müzikal malzemeyi tekrar tekrar kullanmaktan kaçınıp, kısa bir albüm sunmak pahasına değişken ve melodik besteler yaratabilmiş olmaları yatıyor.
Sonuç olarak, elimizdeki Second Life Syndrome klasında bir albüm değil. Ve malesef Out of Myself’e de yaklaşamıyor, ki bu, albümün kötü olmasından kaynaklanmıyor. Bu ilk iki albüm dediğim gibi Riverside’ın fan kitlesini yaratan, Avrupa progresif müzik sahnesinde kendilerine yer açan sıkı albümlerdir. Ama neyse ki Rapid Eye Movement’takinden daha sağlam besteler var bu sefer Mariusz ve arkadaşlarının elinde.
Second Life Syndrome’dan sonra çıkmış olması gereken albüm Anno Domini imiş, araya R.E.M sıkışmış. Gün itibarıyle Riverside bir önceki albümle girdiği duraklama döneminden, High Definition müzik kalitesi ile çıkmış gözüküyor. Sıcak polonyalıların yaptığı mesafeli ama bir yandan da davetkar müziği şiddetle tavsiye ediyor, lakin Second Life’a 9, Out Of Myself’e 8 vermiş biri olarak bu albümün değerini 7 puan olarak belirliyorum.
“Polonya vatandaşı elemanlara sahip bir gruba göre gayet sıcakkanlı ve ilgili insanlardı.” Polonyalılar genelde çok sıcakkanlı, konuşkan olurlar zaten ya :) Neyse albüme gelirsek, Riverside’ı daha doğru düzgün dinlememiştim, Indukti seven bir insan olarak bunları da severim herhal, SLS’den başlayalım o zaman.
Benim tanıştığım birkaç polonyalı pek sıcakkanlı konuşkan olmadığından ööle bi intiba bırakmış herhalde adamlar genel olarak. Bana denk gelenler öyleydi belki de :)
Riverside’ın her albümünü bayıla bayıla dinlesem de, bu albüme alışamadım bir türlü. Bir de Idmen’i dinledikten sonra hiç sarmayacakmış gibi geliyor. Ama sonuçta Riverside, daha fazla dinlemek lazım.
R.E.M konusunda katılmıyorum belki Out of myself ve Second life syndrome kadar karanlığı hissettiren ve kompleks bir yapısı yok ama gayet başarılı bence. Son albümde de “Çok sürpriz işler çıkarmamalarına rağmen tatmin edici bir çalışma olmasının altında ise ellerindeki müzikal malzemeyi tekrar tekrar kullanmaktan kaçınıp, kısa bir albüm sunmak pahasına değişken ve melodik besteler yaratabilmiş olmaları yatıyor.” fikrine katıldım
Şuan internet’te şöyle bir gezinirseniz Anno Domini High Definition’ı “ruhsuz” olarak niteleyen birçok yoruma rastlayabilirsiniz. İnsanların 1-2 albümle grupları etiketlemeleri ve hep o albümler tonunda yaratımlara imza atmalarını beklemeleri doğal bir tavır ama bir albümün teknik seviyesi biraz daha yüksek olduğu için o albüme anında “ruhsuz” yakıştırması yapmak fazlasıyla önyargılı bir tepki. Ki, “Anno Domini High Definition” birçok duyguyu yaşatabilen, her köşesinde ayrı bir tat barındıran enfes bir albüm. Evet, bir “Conceiving You”, “Reality Dream”, “Schizophrenic Prayer” vs. barındırmıyor ama “Left Out” gibi bir parçayı da bizlerden eksik etmiyor.
Melankoli düzeyi düşürülmüş, daha komplike bir eser “Anno Domini High Definition”. İleride çıkaracakları albümler için şimdiden heyecan yaratmayı başarmış, Riverside’ın en kaliteli işlerinden biri.
“Polonya vatandaşı elemanlara sahip bir gruba göre gayet sıcakkanlı ve ilgili insanlardı.” Polonyalılar genelde çok sıcakkanlı, konuşkan olurlar zaten ya :) Neyse albüme gelirsek, Riverside’ı daha doğru düzgün dinlememiştim, Indukti seven bir insan olarak bunları da severim herhal, SLS’den başlayalım o zaman.
Benim tanıştığım birkaç polonyalı pek sıcakkanlı konuşkan olmadığından ööle bi intiba bırakmış herhalde adamlar genel olarak. Bana denk gelenler öyleydi belki de :)
R.E.M. ‘i sevmiştim ben yahu.^^
Riverside’ın her albümünü bayıla bayıla dinlesem de, bu albüme alışamadım bir türlü. Bir de Idmen’i dinledikten sonra hiç sarmayacakmış gibi geliyor. Ama sonuçta Riverside, daha fazla dinlemek lazım.
R.E.M konusunda katılmıyorum belki Out of myself ve Second life syndrome kadar karanlığı hissettiren ve kompleks bir yapısı yok ama gayet başarılı bence. Son albümde de “Çok sürpriz işler çıkarmamalarına rağmen tatmin edici bir çalışma olmasının altında ise ellerindeki müzikal malzemeyi tekrar tekrar kullanmaktan kaçınıp, kısa bir albüm sunmak pahasına değişken ve melodik besteler yaratabilmiş olmaları yatıyor.” fikrine katıldım
Şuan internet’te şöyle bir gezinirseniz Anno Domini High Definition’ı “ruhsuz” olarak niteleyen birçok yoruma rastlayabilirsiniz. İnsanların 1-2 albümle grupları etiketlemeleri ve hep o albümler tonunda yaratımlara imza atmalarını beklemeleri doğal bir tavır ama bir albümün teknik seviyesi biraz daha yüksek olduğu için o albüme anında “ruhsuz” yakıştırması yapmak fazlasıyla önyargılı bir tepki. Ki, “Anno Domini High Definition” birçok duyguyu yaşatabilen, her köşesinde ayrı bir tat barındıran enfes bir albüm. Evet, bir “Conceiving You”, “Reality Dream”, “Schizophrenic Prayer” vs. barındırmıyor ama “Left Out” gibi bir parçayı da bizlerden eksik etmiyor.
Melankoli düzeyi düşürülmüş, daha komplike bir eser “Anno Domini High Definition”. İleride çıkaracakları albümler için şimdiden heyecan yaratmayı başarmış, Riverside’ın en kaliteli işlerinden biri.