# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
MURAT İLKAN, Jolly Joker Balans (18.06.2009)
| 20.06.2009

PENTAGRAM’ın sesinden akustik tatlar.

PENTAGRAM PENTAGRAM PENTAGRAM !!! Neden böyle girdim konuya? Çünkü söz konusu Murat İLKAN olunca insanın aklı ilk olarak PENTAGRAM’a kayıyor.
Türkiye’de sesi metal müziğe “cuk” diye oturan ama aynı zamanda karşına geçip tek başına saatlerce şarkı söylese yine de dinlenebilecek bir ses Murat İLKAN. PENTAGRAM ‘ın “Anatolia” albümüyle bu denli büyük bir çıkış yapmasında ve PENTAGRAM ‘ı yeni dinlemeye başlayanların bu gruba ısınmasında kendisinin rolü de oldukça büyük. Gerisi zaten malûm.

PENTAGRAM yeni albüm için şu sıralar kayda girmişken ve yaz yaklaşmışken çoğumuzun cebinde para olmadığını bildiğimiz halde bilmezden gelip sanki beleşmiş gibi ” Hadi konserler başlasa da gitsek artık,” derken yaz geldi ve konserler başladı. Bizde şöyle bir konser haberlerine göz atarken bir de baktık o ne!!! MURAT İLKAN AKUSTİK KONSERİ. Yaklaşık 1 senedir PENTAGRAM ‘ı canlı izleyememiş biri olarak bu haber iyi bir teselli oldu gerçekten (Çok geçmeden yaz boyunca PENTAGRAM’ın iki üç konser vereceğini öğrendik ama bu haber başkaydı tabi ).

PENTAGRAM’ı uzun süredir dinleyen biri olarak PENTAGRAM’ın hiç bir şarkısını akustik dinleme fırsatı bulamadım.(“Sonsuz” hariç ki o zaten akustik). Ee bu fırsat kaçmaz tabii ki. Mekan olarak baktığımızda bu tür organizasyonların vazgeçilmez mekanı Jolly Joker Balans’ı gördük. Tabi o zamanlar HAIL! konserinden yeni çıkmış sayılırdım ve bir an “hayır yine mi orası” dediysem de öyle bir izdihamın sadece HAIL! konserine has olduğuna kendimi inandırdım. Çok geçmeden afişler görünmeye başladı ve tarih (3 kez değişmesine rağmen sonunda) kesinliğe kavuştu.

Gelelim konser gününe. Mekana soundcheck sırasında fotoğraf çekimi yapmak için biraz erken gideyim dedim fakat fazla erken gitmiş olacağım ki gittiğimde MOOD Production elemanlarının (Gökhan, Erdem ve Adnan) büyük bir afişi sahneye tutturmaya çalıştıklarını gördüm. Saat 7 gibi baş kahramanımız göründü. Neyse ki yürüyüşünden bel ağrılarını atlattığı belli oluyordu. Buradan bir kez daha geçmiş olsun diyoruz.

Sahnede kimler vardı diye göz atacak olursak; gitar ve geri vokallerde Emre KULA ve Çağdaş ÖZEK bulunuyordu. Konserde ve soundcheck sırasında dikkatimi çeken şey Çağdaş’ın isteksiz gibi görünmesiydi. Hiç riske girmedi, dur kalklara uydu ve düz ritm gitti. Biraz daha soundu renklendirmesini beklerdim. Grup olarak bakarsak güzel uyum sağlamışlardı. Emre’nin çalış stili gerçekten hoş. Playlist’e göz ucuyla baktığımda sıkı parçalar seçilmiş diye düşündüm ve HAIL! konserinden dolayı doğan o düşünce yok oldu. Çünkü Murat gerçekten kendi sevdiği ve bir kaç klasik dışında elit dinleyicilere hitap edebilecek parçaları seçmişti. Soundcheck çok uzun sürmedi ve keyifli bir şekilde geçti.

Kapılar gecikmesiz açıldı bu ilk artı puanlardan. Ama şu var ki kapı açıldığında içeri sadece sayabildiğim kadarıyla 6-7 kişi girdi. 22:00 da başlayacağı belirtilen konser 23:00 da başladı. Tepki olmasa da insanlar sabırsızdı. Fakat bu gecikmelerde organizasyonun hatası olduğu kadar dinleyicinin de hatası var diye düşünüyorum. Organizasyon bu nedenle, mekan dolmadı diye konseri 1 saat sarkıtınca iki taraf da zor durumda kalıyor.

Konser başladığında kalabalık oldukça tatmin ediciydi. İlk başta kapıldığım umutsuzluk yok oldu. Hep birlikte izlemeye koyulduk.

İlk parça hiç beklememe rağmen “Dream Theater – Take Away My Pain” oldu. Murat’ın gitarlar ile aynı anda “I was sitting on the edge of his bed” girmesiyle birlikte sıkı bir DT dinleyicisi olan benim içim bir garip oldu. Hani olur ya insan bir şarkıyı ilk dinlediğinde ve o şarkı o andan itibaren onun bir kısmına ölüp bittiği bir şarkı olacak şarkıysa vücut hücreleri titreşimsi bir tepki verir. İçinden “Hadi ordan ya” der (tabii bu kadar kibar değil). İşte aynen konsere böyle başladık. Ben bu kadar övdüm ama genel olarak bilinmeyen bir parçayla girdi ama eve gidince dinleyenlerin merak edip dinlemesini sağlayacak bir şekilde söyledi ve ilk şarkı olmasından kaynaklanan ufak teknik sorunların dışında konserin güzel geçeceğinin garantisini vermiş oldu.

Geldik ikinci parçaya. Pentagram’dan bir kaç parça çalınacağı zaten söylenmişti. Ama bu parçalardan birinin benim en sevdiğim parçalarından olan “For the One Unchanging” olacağı hiç aklımdan geçmezdi. O parçayı akustik dinlemek inanılmaz doğrusu. Gerçi sololar biraz kim vurduya gitmiş olsa da performans gerçekten çok iyiydi ve PENTAGRAM’dan şarkıların söylenmesi ile birlikte kalabalık da yavaş yavaş keyif almaya ve şarkılara eşlik etmeye başladı.

Açıkçası konser başlamadan önce buradakilerin akustik bir konseri kaldıramayacaklarını, üçüncü şarkıdan sonra “Alın elektro gitarları headbang yapalım” gibisinden bir tepki vereceklerini düşünüyordum ama dinleyicilerin enerjisi tam bir unplugged ayarındaydı. Bu, grubun da hoşuna gitti. Aradaki konuşmalar ve sahne-seyirci iletişimi konserin hep aynı enerjide sürmesini sağladı.

Şarkılar playlist üzerinde yazandan farklı sırayla çalındı ve bazıları atlandı. “For The One Unchanging”in hemen ardından sadece 4 Şubat 2007 konserinde dinleyebildiğim “Fall Of A Hero” girdi. Hiç beklememekle birlikte akustik konser için doğru seçim olduğunu söylemeliyim. Şarkının orta kısımları orijinalindeki gibi çalınmayarak daha çok sololarla dolduruldu. Hoş oldu ama kulak ister istemez orijinalini de aradı. Geri vokaller nedense bu şarkıda çok pasif kaldı. Şaşırdılar mı yoksa bilerek mi söylemediler bilmiyorum ama zaten seyirciler aralarda “WITNESS THE FALL” diye bağırarak o eksikliği hiç hissettirmediler.

4. şarkı “FOO FIGHTERS – Times Like This” oldu. Kaliteli olduğunu kabullendiğim halde hâlâ oturup dikkatlice dinleyemediğim bir grup ama şansıma sevdiğim parçalarından biri çıktı. Özellikle nakarat kısmında Murat’ın performansı gerçekten etkileyiciydi fakat diğer kısımlarda biraz konserin enerjisini düşürdüğünü söylemek gerek.

Şarkının ardından Murat’ın “Bruce Dickinson sever misiniz?” demesine kalmadan arkadan “TEARS OF THE DRAGON” diye bir haykırış duyuldu ve o müthiş Dickinson klasiği başladı. Özellikle nakaratında şarkıyı bilenler tüm gücüyle eşlik ettiler. Ama genel olarak konser boyunca PENTAGRAM şarkıları dışında birinin bildiği şarkıyı diğeri bilmediği için tam anlamıyla toplu eşlik sağlanamadı.

İki farklı şarkının ardından yeniden PENTA zamanı geldi diye düşünürken Give Me Something To Kill The Pain başladı ve intro melodisine neredeyse herkes eşlik etmeye başladı. Akustik uyarlamalar içerisinde en beğendiğim buydu. Ana solo ve riflerdeki çok seslilikler şarkıya tam oturmuş ve şarkının balad bir alt yapıya da sahip olduğunu göstermiş. Bu şarkıda da solo farklı çalındı ama bana kalırsa orijinaliyle aynı çalınmalıydı. Çünkü sadece bende değil herkeste bir an “Ne çalıyor?” ifadesi belirdi. Murat da aynı hisse kapılmış olacak ki “Why must we live…” kısmına o da gecikmeyle girdi ama hemen toparladı.

DREAM THEATER dan bir şarkı olur diye bekliyordum. “Hollow Years” varken “Take Away My Pain” nerden çıktı dedim ilk başta ama sıradaki şarkı “Hollow Years” oldu. Bu şarkıyı bilenlerin sayısı nispeten çoktu ve eşlik edenlerin sayısı biraz daha çoğaldı, başta ben olmak üzere.

Sıra geldi Murat’ın en sevdiği ve şarkı söylemeye başlamasına neden olan gruba. QUEENSRYCHE – Killing Words başladı. Şarkıyı çok iyi bilmediğim için pek eşlik edemedim ama tatlı bir melodisi vardı ve grup da bu melodiyi çok güzel hissettirdi. Bilenler yine eşlik ettiler. Ortam iyice güzelleşti.

Ve yine PENTAGRAM. Yine Murat’ın progresif tutkusuna bağlı kalınarak seçilmiş ve Pentagram’ın en progresif şarkılarından biri olan Behind the Veil” başladı. Baştaki hicaz makamı solo yapılsaydı güzel eşlik edilirdi ama atlandı. Tüm seyirciler eşlik etti şarkıya. Hakan Utangaç’ın geri vokallerde olmayışı yine seyirciler sayesinde hissedilmedi. “Black shadow…” kısmını herkes birlikte söyledi ve grup üyeleri bundan gayet keyif aldılar.

Sırada ilk kez duyduğum bir grubun ilk kez duyduğum bir şarkısı vardı. “A-HA – Hunting High And Love”. Şarkı hoştu. Ama eşlik eden birisini göremedim. Ama dinleyicilerin araştırmasına neden olabilecek güzellikte hoş ve derin bir şarkıydı.

Sonunda PINK FLOYD ve o meşhur şarkı “Comfortably Numb”. Buna da ben dahil çoğu kişi eşlik etti ve performans harikaydı. Konser gayet güzel ilerliyordu, ancak bu şarkıdan sonra saat 12’ye yaklaştığından yavaş yavaş insanlar dağılmaya başladı. Az kişinin kalmasıyla birlikte ortam çok samimi bir havaya büründü. Sanki bir kutlama, bir parti gibi denebilir.

Playlistte sıradaki şarkı “The Unforgiven” yazıyordu fakat saatin geç olmasından dolayı birkaç şarkı atlamak zorunda kaldılar ve yine PENTAGRAM’dan bir şeyler çalmaya başladılar. Doğrusu “Unforgiven” yorumunu çok merak ediyordum. Sonraki konserlere artık….

“Gündüz Gece” başladı. Seyirciler riflerin melodisine ağızlarıyla eşlik ederek saatlerdir ayakta olmanın verdiği yorgunluktan yavaş yavaş arınmaya başladılar. Konser yeniden biraz hareket kazandı. Bu şarkıya eşlik etmeyen yok gibiydi. Grubun da bu şarkıda keyfi iyice yerine geldi. Şarkının başında Murat “Bari bu şarkıyı hep birlikte söyleyelim” diyerek biraz sitemde bulundu ki işe de yaradı.

PENTAGRAM elemanlarından biri akustik konser verir de “Sonsuz” (Playliste “00 – Eternity” şeklinde yazmaları hoşuma gitti) çalınmaz mı? Yine bu şarkıda hep bir ağızdan söylendi ve üst üste iki PENTAGRAM çok iyi oldu.

Sıra geldi “DEEP PURPLE – Soldier Of Fortune”a. Harika söylendi. Eşlik güzeldi. Mekan iyice tenhalaştı.

METALLICA’dan hiç parça çalınmamıştı ki Murat “METALLICA’dan çalmak istiyoruz” dedi. Benim aklıma direk “Unforgiven” gelse de çalınan parça “Mama Said” oldu. Güzel seçimdi açıkçası. Eşlik eden yine çoktu ama tenha olduğundan dolayı neredeyse ses sistemine bile gerek kalmayacaktı.

Ardından “I’ll Cry For You” çalındı ama ben yorulduğum için geride kalanını arkada basamaklarda oturup izlemeyi tercih ettim.

Şarkının ardından seyircilerin arasından “Bir, Bir, Bir, Bir…” tezahuratları yükselmeye başladı. Murat “biz ona bakmayı unuttuk yahu” diyerek ortamı yumuşatmaya çalışsada tezahurat susmadı. En sonunda “e girin o zaman” demek zorunda kaldı ve mekan iyice neşelendi. Derken seyirciler hakikaten “Bir”in ana rif melodisini ağızlarıyla yapmaya başladılar ve hemen ardından sözler geldi. Murat da izlemekle kalmadı o da başladı söylemeye. Derken şaka maka şarkıyı baştan sona söylediler. Gitarlar eşlik etmekte zorlandılar ve bir takım transpoze sorunları yaşadılar ama o anki keyifli ortam gitar mitar dinlemedi zaten. Kapanışa yakın gerçekten güzel bir an oldu iki taraf için de.

Son iki şarkı ise WHITESNAKE – “Is This Love” ve QUEENSRYCHE – “Silent Lucidity” oldu. Artık iyice gözlerimi kapatıp dinleme modunda olduğum için detaylı bilgi veremeyeceğim.

Genel olarak bakarsak bu proje kapsamında ilk verilmiş konser olmasına rağmen oldukça keyifli vakit geçirdik. Grubun da ortamdan çok memnun kaldığı açıkça belliydi. Mekan kalabalığı gayet tatmin ediciydi. Başta söylediğim gibi elit dinleyici kitlesi vardı ve iletişim bu sayede kopmadı ve konseri sürekli enerjik tuttu. Bir İstanbul konseri daha olsa keşke… Ona da gidilir…

Atlanan şarkılarla ve ilk sırasına göre playlist şöyleydi:

TAKE AWAY MY PAIN
FOR THE ONE UNCHANGING
BLACKEST EYES
MAMA SAID
FALL OF A HERO
TIMES LIKE THIS
OVER AND OUT
TEARS OF THE DRAGON
GIVE ME SOMETHING TO KILL THE PAIN
HOLLOW YEARS
BEHIND THE VEIL
HUNTING HIGH AND LOW
COMFORTABLY NUMB
THE UNFORGIVEN
GÜNDÜZ GECE
WISH YOU WERE HERE
BLACKFIELD
00 – ETERNITY
SLEEP
I’LL CRY FOR YOU
SOLDIER OF FORTUNE
IS THIS LOVE
SILENT LUCIDITY

Yazı ve Fotoğraflar: Barış BENİCE

  Yorum alanı

“MURAT İLKAN, Jolly Joker Balans (18.06.2009)” yazısına 1 yorum var

  1. İsmail Sarı says:

    Tebrikler çok güzel bir yazı olmuş, ayrıca fotoğraf çekimlerin de süper ;)

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.