Warbreed, adını yeni duyduğum Arjantinli bir grup. Bu EP de grubun ilk çalışması. Yani bir nevi demo gözüyle de bakılabilir. Grup o kadar iyi bir müzik yapıyor ki, bir ilk çalışma için son derece ümit verici olduğunu gönül rahatlığyla söyleyebilirim.
Warbreed, At The Gates başta olmak üzere benzer türdeki İsveçli grupların izinden gidiyor ve buldukları bazı riff’ler kesinlikle “mükemmel”. İkinci Dünya Savaşı temalı bu EP’de, grup her şeyi doğru yapmış demek mümkün. Açılıştaki “Sippenhaft”ın basit ama kusursuz ana riff’i daha ilk andan dinleyiciyi heyecanlandırmaya yetiyor. Grup In Flames’i hatırlatan harmonik çift gitarlara da zaman zaman yer veriyor, ancak ağırlıklı olarak riff’e dayalı bir müzik var ve sağlam bir black metal grıtlağı olan vokalisti de ekleyince, oldukça sert bir müzik ortaya çıkıyor. Gitaristler enstrumanlarını iyi tanıyorlar ve çok şık, yaratıcı akorlarla müziği son derece dinamik bir hale sokmayı bilmişler. İkinci “Aliy Sneg”in Enslaved’i hatırlatan ağır ağır ilerleyen atmosferi, şarkının ikinci yarısında giren melodilerle kuzeyin soğuğunu kulaklarımıza taşıyor. Hani insan hiç bilinmeyen ama çok iyi bir grubu tesadüfen keşfedince bir sevindirik olur ya, Warbreed işte bu duyguyu bana harfiyen yaşattı. Dediğim gibi albüm İkinci Dünya Savaşı üzerine ve zamanında Nazi zulmünden kaçan pek çok Yahudi’nin Arjantin’e yerleştiğini bildiğimizden, bu da gayet doğal bir konsept seçimi diye düşünüyorum. Grup elemanlarının soyadlarında bir Yahudilik göremediysem de, sonuçta işlenen konu bu.
En güzel şarkı olarak gösterebileceğim bir şarkı yok, ancak ilk iki şarkı ve abartmıyorum, son zamanlarda duyduğum en güzel şarkılardan olan son şarkı “Hostis Ante Portas” gerçekten çok başarılı çalışmalar. Özellikle bu son şarkı müzikal bir zafer diyebilirim. Dört dakikalık acı dolu bir enstrumantal (akustik değil) ve bir saniyesi bile sıradan değil. Resmen bitmesin diye yalvartıyor. In Flames yapsa grubun en sevilenleri arasına rahatlıkla girebilir.
Bulmanız bir hayli zor olabilir, ancak bulursanız bir deneyin derim. At The Gates türevleri ve In Flames seviyorsanız, bir şeyler bulabilmeniz mümkün. Hatta ülkemizden Nettlethrone’a benzeyen bölümler de gayet falza. Sadece iki yıllık bir gruptan, yirmi bir küsür dakikalık bir “bir grup ne kadar iyi bir ilk intiba bırakılabilir” dersi. Son sıradaki dört dakikalık başyapıtı da unutmayalım tabii.
EP standartlarına, grubun sadece iki yıllık oluşuna ve EP’nin grup tarafından çıkartılan ilk çalışma olduğuna bakarsak, “So Cry Havoc” yüksek bir puanı rahatlıkla hak ediyor. Bir an önce daha fazlasını istiyoruz arkadaşlar.