# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
SÓLSTAFIR – Köld [ORTAK İNCELEME]
| 07.04.2009

Müzikal yolculuğu çoğunlukla avantgarde yollardan geçmiş İzlandalı diğer gruplar gibi SÓLSTAFIR de oldukça kendine özgü enteresan bir müzik yapıyor.

Ömer Kuş

Sólstafir adlı bu İzlandalı arkadaşlara internette rastlamam ancak bu albüm sayesinde oldu. Daha önce last.fm’de Agalloch’a benzer gruplarda olmalarıyla dikkatimi çekmişlerdi, bir ara dinlerim diyip geçmiştim, bu zamana kısmetmiş. Bu kadar geç dinlemekle bir hata yapmışım kesinlikle, çünkü artık elimde geceleri “ambiyans” yaratmak üzere dinleyebileceğim yeni bir albümüm oldu. :) Öncelikle bu albümün kesinlikle bir black metal albümü olmadığını belirtelim, kendileri alternative/experimental metal diye tanımlamışlar myspace’te, bence de en uygunu deneysel ve atmosferik metal olarak nitelendirmek.Grup, 2005′teki “Masterpiece of Bitterness” albümünden sonraki ilk, toplamda üçüncü full-length albümüyle karşımıza çıktı.

“Köld”, cayır cayır gitarlarla giren “78 Days in the Desert” ile başlıyor. Bu 8:34 lük parçayı uzun bir intro gibi düşünebiliriz, tamamen enstrümental, ve sanki God Is an Astronaut albümlerinden fırlamış bir şarkı…sadece daha metal, daha sert bir versiyonu, soundtrack olarak kullanılsa sırıtmaz. İkinci şarkı ise albüme de ismini veren “Köld”. Hızlı bir şekilde girdikten sonra ritim yavaşlıyor, ve ardından ilk defa vokali duyuyoruz. Acı çekermiş gibi söylüyor vokalist Aðalbjörn Tryggvason (bu dildeki harflere de hastayım, Týr’de de karşıma çıkıyordu) , ben başarılı buldum özellikle bu şarkıdaki performansını. Şarkının ortasına kadar ritim bir yavaşlayıp bir hızlanıyor, 4.dakika civarında ise klavye hariç her şey susuyor ve yaklaşık 3 dakikalığına sadece vokal ve klavye eşliğinde transa giriyorsunuz. Daha sonra bir kez daha tempo hızlanarak şarkı sonlanıyor. “Pale Rider” nispeten daha tempolu bir şarkı, davul ataklarıyla sürüp gidiyor. Şarkının bütünü ise çaresizlik, umursamazlık ve kaosu birlikte hissettiriyor. (Şarkı sözlerinin de etkisiyle) “She Destroys Again” yavaş geçen ilk bir buçuk dakikasından sonra öyle bir gazlanıyor ki 7 dakikalık şarkı bitene kadar durmuyor. Albümdeki en hızlı ve kaotik şarkı diyebilirim.

Albümün ikinci yarısı “Necrologue” ile başlıyor, ki kendisi albümde öne çıkan parçalardan. 2:35 de giren bölüme dikkat edilmeli. Çok da güzel bir solo içeriyor bu şarkı. Vokaller bana Kurt Cobain’i çağrıştırdı desem saçmalar mıyım bilmiyorum ama hakkaten öyle. İlginç, hayattan bezmişlik ve umutsuzluk dolu bir vokal. “Have you ever been alone? Felt like you never had a home?” gibi bunalım sözler içeriyor zaten. Sonlara doğru giren güzel gitar solosundan sonra ise müzik yavaşlayıp sustuğunda “Maybe this is not the end, maybe I will see you soon again” gibi bir umut kırıntısıyla şarkı son buluyor. “World Void of Souls” ise 11:51 lik süresiyle albümdeki en uzun ikinci şarkı, ve sanırım en deneysel olanı. Başlarda sadece konuşma içeren bu şarkı, deneysel/ambient olmuş, hani notalardan çok sesler önemli, atmosfer yaratmak için, öyle bişi. Bu şarkıyı sıkıcı bulup geçenler olabilir, ya da içine kapılabilirsiniz, size bağlı. Sonraki şarkı “Love is the Devil (and I am in Love)” albümdeki açık ara farkla en kısa şarkı, sadece 4 dakika 43 saniye. (sadece) Albüm çıkmadan myspace’e koydukları şarkıydı, gavur tabiriyle en “straightforward” şarkı… yani, düz, direk sonuca giden diye çevirebiliriz herhalde, başarılı bir şarkı bence. Geldik son şarkı olan “Goddess of the Ages”e. Albümün en uzun şarkısı (12:41) ve yine öne çıkan parçalardan, güzel bir outro niteliğinde albüme. Akılda kalıcı bir davul ritmi şarkının çok uzun bir kısmında devam ediyor, bu da sıkmak yerine daha çok hipnotize edici ve etkileyici bir atmosfer oluşturuyor. 70:33′lük süreye sahip bu epik albüme de bu şarkıyla güzel bir kapanış yapmışlar.

Sanırım bu albümü açıklayan en iyi ve tek kelimeyi seç deseler, cevabım düşünmeden “atmosfer” olurdu. Gece dinlendiği zaman etkisi artan albümlerden. Atmosferik müzikten, deneysel çalışmalardan, uzun şarkılardan ve post rock’tan haz edenlere kesinlikle tavsiyedir. Bu İzlandalıları gözden kaçırmayalım.

Not: 8

sambalici

İzlanda, Björk’ü ve post-rock’ı ile ünlü bu şirin ülke bu sefer karşımıza bir metal grubuyla çıkıyor. Malta, Faroe Adaları, İran, Tayvan, Suudi Srabistan gibi “alakasız” ülkelerden sağlam gruplar dinledikten sonra, ekstrem metalin harman olduğu iskandinavya yöresinin ufak sakini İzlanda’nın da sırası çoktan gelmişti. SÓLSTAFIR bu anlamda ada’nın namına leke sürmüyor neyse ki.

Müzikal yolculuğu çoğunlukla avantgarde yollardan geçmiş izlandalı diğer gruplar gibi SÓLSTAFIR de oldukça kendine özgü enteresan bir müzik yapıyor. Progressive/Post Metal gibi abuk bir isim koyulabilir belki yaptıkları müziğe, ama kesinlikle hakkını vermiyor tam olarak. Grup kariyerine black metal yaparak başlasa da şu an geldikleri nokta black metal’den oldukça uzakta. Arada kullandıkları tremolo rifflerin etkisi ve eski albümlerinde vokal kullanımı ile çok hafif hissediliyor belki bir black metal kökeni, ama grubun asıl müzikal yönü tamamen Post-Metal’e çevirilmiş durumda.

Post-Metal nedir ne değildir uzun (ve benim hakkını veremeyeceğim) bir açıklama gerektiriyor belki ama ucundan, kıyısından bulaşan veya göbeğine düşen bazı grup isimleri verirsem sanırım kafanızda bir şeyler canlanacaktır; BURST, CUL OF LUNA, ISIS, RUSSIAN CIRCLES gibi mesela. SÓLSTAFIR’in özelliği ise tam olarak bu kalıplara uymaması. Hani geldikleri yerin hakkını verircesine oluşturdukları o kendilerine özgü soğuk atmosfer hakikaten benzeri yok, ki bu yazının konusu olan albümün adı da spoiler’ı baştan vermiş: Köld. Adının hakkını verircesine dinlerken iliklerimize işleyen bir soğuk sürüyor albüm boyunca. Zaten daha kafadan 8 dakikalık bir enstrumental ile açılan albüm 1 saat 10 dakikalık uzun süresiyle türe alışık olmayanları biraz zorlayabilir ama çoğunlukla şarkı yapılarında enstrumental kısımlar uzun tutulduğundan dinleyicinin kafasını şişirmiyor. Albüm genelinde de iniş-çıkışlar dengeli tutulduğundan baştan sona zevkle dinlenen bir albüm yapısı çiziyor Köld.

Herkese uygun bir tür olduğu söylenemeyecek post-metal’in en dinlenebilir ve hoş örneklerinden birini sunmuş bize SÓLSTAFIR. Dinleyiciden biraz sabır istese de emekleri boşa çıkarmayacak bir albüm bu, bazı şarkılar çok tekrara girmese de dediğim gibi dinleyici içine çeken o “soğuk” atmosfer albümden kopmayı zorlaştırıyor. Atmosferi yerinde, dengesi iyi oturtulmuş oldukça sağlam bir albüm kısacası.

Not: 8

(8+8)/2=8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.19/10, Toplam oy: 31)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2009
Şirket
Spikefarm
Şarkılar
01. 78 Days In The Desert
02. Köld
03. Pale Rider
04. She Destroys Again
05. Necrologue
06. World Void Of Souls
07. Love Is The Devil (And I Am In Love)
08. Goddess Of The Ages
  Yorum alanı

“SÓLSTAFIR – Köld [ORTAK İNCELEME]” yazısına 1 yorum var

  1. Volkan Atay says:

    Albümün dinlediğim ilk parçası Pale Rider idi ve ilk saniyelerden itibaren keskin bir soğuk buhar solumuşçasına ürpermeye başladım.

    Etkisinde yoğun olarak bulundukları post metal tınıları ile şarkı ilk başlangıç noktasından farklı bir yere gitse de,oldukça başarılı kotarılan bu karışım sizlere biraz sabrettiğinizde enfes bir kulak tadı bırakmayı taahhütlüyor.

    Albüm yaz sıcağında bile, formülasyondan uzak müzikal yapısı sayesinde vaat ettiği donukluğu sağlıyor.Grubu hiç dinlememiş olanlar yukarıda bahsi geçen ve önerdiğim şarkı ile başlamalı derim.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.