Kanada’dan çıkan grup sayısı çok çok fazla olmasa da, çıkanlar da genelde oldukça iyi gruplar oluyor. Rush, Annihilator, Anvil, Cryptopsy, Martyr, Gorguts, Kataklysm, Strapping Young Lad ve Augury ilk aklıma gelenler. Bu kritikte bahsedilen grup ise çok az bilinmesine rağmen, yaptığı müzik ile aslında türünün liderleri arasında olan bir grup. Ve sanırım grup için önemli olan bu olsa gerek ki müziklerini hiç bir zaman istekleri dışında etkilenimlere bulaştırmıyorlar ve ne isterlerse onu yapıyorlar. Quo Vadis (Latince “gidişat nereye?”) benim gözümde dünyada değeri en az verilen gruplardan biri. Bu kadar sıradan müzikler yapıp da büyük şirketlerle anlaşan ve sürekli adını duyduğumuz bu kadar çok grup varken, Quo Vadis’in yarattığı enfes müziğin çok sınırlı sayıda insan tarafından bilinmesi gerçekten acı.
Grup, yer yer teknik, yer yer melodik bir death metal yapıyor. Ancak son derece elit bir death metalden söz ediyoruz. Gruptaki elemanların tümü gerçek anlamda müzisyen insanlar ve şarkılarında da bu çok rahat görülüyor. Örneğin internet sitelerine şarkılarının notalarını (tab değil nota) koymaları da küçük ama çok önemli bir ayrıntı benim için. Death metal deyince herkesin aklına ilk olarak hız, kaos, sürekli alt tonlardan çalınan boru gibi gitarlar ve böğürtüler gelebilir. Ancak Quo Vadis’te durum farklıdır.
Quo Vadis; özellikle tavsiye edeceğim “Day Into Night” albümünde (gizli kalmış bir metal başyapıtıdır) de görülebileceği üzere, gitar üzerindeki tüm perdeleri kullanarak yarattığı karışık ve yaratıcı riff’lerle hemen dikkat çeken bir grup. Yer yer deli hızlı ama blast beat ile müziği boğmayan, yer yer de yavaşlayarak melodik solo bölümleri ile şarkıların daha değişken ve dinamik olmasını sağlayan bir anlayışları var. Son derece akılda kalıcı şarkılar yapan grubu tasvir etmek için; Death, Carcass, At The Gates ve Arch Enemy müziklerinin bir karışımı diyebiliriz. Ancak grubun sadece kendine has bir tarzı var ve bu bahsedilen grupları hatırlatan müzikler hiç bir şekilde taklit değil. Saydığım gruplardan hoşlananlar Quo Vadis’e mutlaka bir şans vermeliler diye düşünüyorum. Özellikle Death’in ardından, bu müziği ona en yakın ve en başarılı olarak yapan grup olarak görüyorum Quo Vadis’i.
Şimdi gelelim bu albüme… Bazı internet sitelerinde “yılın albümü” de seçilen “Defiant Imagination”da her biri birbirinden güzel dokuz adet şarkı var. Grubun müziğini yazan gitarist “Bart Frydrychowicz” kesinlikle yaratıcılık abidesi ve riff fabrikası bir insan. Ritmleri öyle güzel ki, bazı yerlerde sanki ameliyat yapan bir cerrah gibi ince çalışıyormuş hissi veriyor. Enstrumanını çok iyi bilen bir gitarist. Bu yüzden de gitar çalan arkadaşlara, bu grubun şarkılarını çalışmalarını tavsiye ederim. Şahsen benim çalarken en çok zevk aldığım iki üç gruptan biri Quo Vadis.
Davullarda, en sevdiğim davulcu Yanic Bercier var. Bu adamın tarzına ölüp bitiyorum. O kadar kendine özgü ki… “Drum God” lakaplı Yanic, deli ve yaratıcı çift kros kullanımı ile nefis atakları sayesinde her şarkıyı bambaşka alanlara taşıyor, insanı sanki sürekli hareket eden bir makinanın üstüne binmiş, durmadan sallanıyor hissine sokuyor. Sadece zillerle yaptıklarına bakmanız bile onun stilini anlamanız için yeterli. Richard Christy ile birlikte, duyduğum en iyi zil kullanımına sahip davulcu. Özellikle kros kullanımını duyduğunda “Görmeden inanmam” diyenler bile olabilir belki ama aynı performansı konserlerde de sergilediğini bildiğimden, duyduklarınıza inanabilirsiniz. Hayatımda kroslara daha hakim başka bir davulcu duymadım (evet, Hoglan’dan da iyi bence.) Hiç olmazsa sadece “Silence Calls The Storm”daki davulları dinleyin ve salyalarınızı sildikten sonra ne dediğimi anlayın. Herkesin kafasında bir “Dream Band” vardır. Benimkinde davullarda işte bu çılgın oturuyor. Metal dünyasında yer alan tüm davulcular arasından, benim zevkime en çok hitap eden davulcu diyeyim yeter.
Bas gitara geldiğimizde bir sürprizimiz var… Üüüüüüç… İkiiiiii… Bir!
Steve DiGiorgio!
Bu adamı nasıl anlatabilirim bilemiyorum. Adamın çaldığı her albüm nasıl oluyor da solo bas gitar albümü havasında oluyor, anlamak güç. Tarif etmeye gerek bile yok aslında. “Silence Calls The Storm”u dinleyin ve bas gitar nasıl etkili kullanılır, müziği nasıl bambaşka bir hale sokar görün diyorum sadece.
“Defiant Imagination” (Muhalif Hayalgücü) albümünün bir diğer önemli tarafı da Chuck Schuldiner’a adanmış olması. Gitarist Frydrychowicz en büyük etkilenimi olduğunu söylediği Chuck için duyduğu saygıyı bu albümle ölümsüzleştirmiş. Hatta albümde daha da önemli bir şey var. Bildiğimiz gibi Chuck’ın ardından pek çok grup Death şarkılarını cover’lamaya ve Chuck’a olan saygılarını göstermeye başladı. Quo Vadis ise bunu yapmadı. Onlar Chuck’ın yapmış olduğu bir şarkıyı tekrardan çalmaktansa, Chuck’ın yapabileceği türde bir şarkı yapmayı seçtiler. Albümün yedinci şarkısı “Fates Descent” bu amaç için yazılmış bir eser. Chuck’ın yazacağı türden ve her anıyla tam “Death”i hatırlatan, bir “Death” albümünde yer alsa sırıtmayacak derecede “Death” bir şarkı. Bu şarkıyı açın, gözlerinizi kapatın ve Chuck’ın o ağlatan vokalini kafanızda canlandırarak bu şarkıyı bir dinleyin. Üst üste iki gitarlı solosundan genel yapısına kadar “Death”. Bence çok güzel ve anlamlı bir tavır bu. Ve tabi Chuck’ın yakın dostu Steve DiGiorgio da bu parçada Death’in “Human” ve “Individual Thought Patterns” günlerindeki halini hatırlatırcasına coşkun bir performans sergilemiş.
Şarkıların her biri birbirinden güzel olduğu için öne çıkan şarkılardan bahsetmiyorum. Her biri ayrı birer heyecan ve duygu deposu. Aynı zamanda kayıt kalitesinin kristal berraklığında olduğunu da belirteyim.
Duygu demişken, çoğu insan için sadece agresiflik, karmaşa ve öfke ifade eden death metalin aslında melankolik ve hüzünlü bir yanı da vardır. Şarkı çok hızlı ve sert olabilir. Vokaller olanca gücüyle kükreyebilir. Ancak buna rağmen şarkı her saniyesiyle acıklı ve acı verici bir havada olabilir. Örneğin çoğu “Death” şarkısı bu şekildedir. “Symbolic” ve “The Sound Of Perseverance” albümlerindeki neredeyse her şarkıda hissedilen bir hüzün vardır. Aynı olay çoğu Dark Tranquillity şarkısı için de geçerlidir örneğin. İşte Quo Vadis’te de bu var. Şarkılardaki teknik bir riff’ten bile iç burkan bir tad almak mümkün. Stephane Pare’ın vokalleri de bu hüzünlü atmosferi pekiştiren oldukça güzel bir brutal vokal ve ton olarak kısmen Dark Tranquillity’den Mikael Stanne’i ve Carcass’tan Jeff Walker’ı anımsatıyor.
Albümü merak edenler için öncelikle, son yıllarda duyduğum en iyi birkaç şarkıdan biri olan şaheser ötesi “Silence Calls The Storm”u öneriyorum. Her enstruman için ayrı ayrı dinlenebilecek bir şarkı. Gitarı ve davulu ayrı ayrı, sırayla dinlemenizi öneririm. Tam beş dakikalık bir ziyafet. Her anı yüzde yüz Quo Vadis… Olmaz böyle bir şey.
Sadece bu şarkı bile grubun kapasitesini görmek için yeterli. Bu şarkıyı dinleyin, beğenmezseniz zaten grup size göre değil demektir. Ancak beğenirseniz, sizin de bir Quo Vadis hayranı olmanız yakın sayılır diyebilirim.
Bu şöhreti küçük ama müziği dev grubu, death metal, müzisyenlik ve yaratıcılık dinlemek isteyen herkese tavsiye ediyorum. Kalbimde 2004’ün en iyi iki, üç albümünden biridir.
Çok iyi bir kritik olmuş. Özellikle Steve DiGiorgio’ya verilen önem çok hoşuma gitti, bir DiGiorgio hastası olarak. Ayrıca bu albüm Quo Vadis’in zirve yaptığı bir albüm; yani bundan sonrakinde buna benzer bir performans beklemiyorum. Yeni şarkıyı dinledim myspace’lerinde, beklediğimi göremedim açıkçası. Yanic’in eksikliği çok belli oluyor. Bas gitarlarda da çok şüpheliydim ama yeni şarkıda bayağı bir kapıldım fretless’ın büyüsüne. Roxanne’i de canlı izleme şansım oldu. Ses sistemi her ne kadar leş olsa da. O da gayet iyiydi. Hatta sorduk, “DiGiorgio’nun partisyonlarını çalmak nasıl bir his?” diye, “Benim için büyük bir onur.” tarzı bir cevap vermişti. Neyse dediğim gibi, yeni albüm iyi olabilir belki evet; ama Defiant Imagination gibi bir şaheser beklemiyorum kesinlikle.
Kafadan 10 veririm bu albüme.
Bence de 10 alır bu albüm.Yeni albümde de coşşalar coştursalar
adam hissettiklerimin hepsini demiş. burdan ahmet’e kocaman saygılar iletiyorum. grup muhteşemin de ötesinde inanılmaz bi müzik hazzı veriyor. dinlemeyen kalmasın diyorum. benim tiky olan ev arkadaşım bile bu albümü ipoduna attı diyim gerisini siz anlayın…
sanırm grubun bu albümden sonra “dağılır gibi olması”yla albümün 8.5′luk puanı 10′a tamamlanmıştır artık. yeni albüm çalışmalarından haberim yok ama bu kadronun “gürültü”sünü geçebieceklerini sanmıyorum.
Myspace’lerinde yeni albüm üzerinde çalışıyoruz yazıyo. Gerçi ne kadardır yazıyo bilmiyorum ama, bi şeyler yapıyolardır herhalde.
yaklaşık bi sene önce yaptıkları bi açıklamada yeni albüm için bütün materyallerin yazıldığını söylemişlerdi.
Bart’ın konserdeki tavırlarını gördükten sonra yeni elemanların fazla katlanacağını sanmıyorum aslında sdfs
ankara konserinde bart a yeni albumu sorduğumda şarkıların hazır olduğunu 2009un sonunda veya buyuk ihtimalle 2010 gibi albumun çıkacağını soylemişti.bakalım yeni album nasıl olcak
Yakında siteye eklenecek röportajlar bölümünde bu soruların cevaplarını bulabileceksiniz. :)
röportajlar mı, çok sevindim bu habere, oleeeyy
iyi bir haber, grup yeni yılın başlarında tekrar gelmeyi planlıyor deyip, kalanını röportaja bırakıyorum. :)
Hobaa. Kemancı’ya gelmesinler ama geleceklerse. Bizim evde falan çıksalar daha iyi.
“Nisan sonunda tekrar geliyoruz herhalde” diye mail attı Bart az önce.
Röportaj da uzadı ama yakında gelecek.
ohaaa! süper lan.
Kemancıya gelsinler yine, izlediğim en iyi canlı performanstı.
Hangi grup gelirse hep istanbul a geliyor gelecekse turneyle gelsin !
Konser açıklandı.
kritik güzel olmuş albümü bende yeni yeni dinliyorum (6 yıl sonra evet :D )digiorgio ve bas kelimelerinin anlamını idrak edebilen her insan gibi bende albümü indirdim hemen :D davullar gerçekten şahane ama abarttığınızı düşünüyorum biraz. yani kros diyince bi derek roddy,romain goulon,george kollias veya tommy cummings gelir akla önce diye düşünüyorum. zil kullanımı konusunda da gerçekten takdire şayan bir performans sergilemiş adam helal olsun. ama dediğim gibi bence abartılıyor :D ayrıca gene hoglan = drum god :D
12.05.2010
@Burak Canik, tarz olarak çok sevdiğim ve tam kafamdaki davulları yazdığı için belki herhangi birinin bakacağından daha abartarak yaklaşmış olabilirim tabi. Ama favori bir iki davulcumdan biri olunca da yapacak bir şey yok. :)
Muhteşem bir kadro mükemmel müzisyenlik yapacak yorum bulamıyorum bu grup hakkında….
Silence Calls the Storm dinlerken en çok keyif aldığım metal şarkılarından biri sanırım. Her enstrüman o kadar PUŞTÇA bir mükemmellikte ki, şarkının tümüne konsantre olup dinlemek imkansız gibi bir şey. Bir enstrümana takılıp sürükleniyorsunuz. Dur bir daha açayım, bu sefer de basları dinlerim.
Bir de allahın yok mu Yanic.
Öğle vakti harika gidiyor. Efsane albüm.
çok harika bir albüm bu ya. bitmek bilmeyen bir bas gitar pınarı :)
Albumu yillar sonra tekrar actim. Zevkten dort kose olmus bir sekilde dinliyorum. Muthis bir album gercekten.
12.06.2021
@M, https://www.youtube.com/watch?v=94ipkWKXOL0 quo vadis candır ben de postunu gördüken sonra açtım.
Allahını seven buna benzer albümler önerir
Bu grup bir din olsaydı ilk iman edeni ben olurdum.