Eski grupların kritiklerinde genelde önce bir grubun değerinden, türe yaptığı katkılardan bahsedilir, türün detayları ve tarihçesine hafiften değinilir. Ama bu grup Dismember gibi bir grupsa, fazladan bir de neden günümüzde pek bilinmediğinden söz edilir, hatta gruba olan sevgiye göre yeni nesil dinleyicilere ucundan laf sokulmaya çalışılır; biz olayın özünü biliyoruz tadında.
Lakin Dismember’ın veya Grave’in, Unleashed’in, hatta Entombed’un böyle bir şeye ihtiyacı yoktur. Onlar zamanında ne yapacaklarsa yapmışlardır. Ve hepsi olmasa da bir kısmı günümüzde de yapacaklarını yapmaktadırlar. Hem de hala aynı kalitede.
Peki şimdi karşımızda ne var, ona bakalım. “The God That Never Was”, kanımca “WIG”un ötesinde bir albüm. Dismember’ı Dismember yapan o efsane gitar sound’u her zamanki gibi yerli yerinde. Günümüzün gruplarının kristal kayıtlarına alışık olanlar için Dismember biraz fazla oldschool gelebilir. Resmen paslı bir boru sesini andıran ve biraz daha düşürülse 7 telli gitar sanılması muhtemel bu metalik gitar sound’u, grubun underground yaklaşımını, doksanların başında yaptığı ve türün tarzını belirleyen çalışmaları gayet güzel özetler nitelikte.
İlk aklıma gelen eleştiri olarak, davul oldukça geri planda ve açıkcası insan bazen davulun daha güçlü olmasını arıyor. Zira müziğin daha bir “groove” kazanacağı anlarda, hakimiyeti ritmin alacağı anlarda davulun daha güçlü olması gerekiyor bence. Melodik bölümlerde tamam, ama özellikle vokalin de olmadığı düz riff’lerde şöyle kütür kütür giden bir davul çok daha gaza getirici olabilirdi (“Trail Of The Dead” – 01.53).
Pek seksenler kokan güzel kapağıyla da dikkat çeken albumde on bir adet parça bulunmakta. Dismember’la ilgili en sevdiğim şey, Slayer ve Vader’da da olan o uğursuz havayı barındırması. Dinlerken kimi bölümlerde kıyamet görüntüleri barındıran klipler geliyor aklıma.
Şarkılar oldukça varyasyonlu ve pek başladıkları gibi bitmiyorlar. Mesela gayet Florida death metali gibi başlayan “Shadows Of The Mutilated”ın 02.00′de giren bölümü, İsveç death metali nedir sorusuna verilebilecek cevaplardan biri. Yani melodi (ama kalın tellerle çalınan sert melodiler) ve Florida death’inin sert yapısının çok iyi bir sentezi gibi “The God That Never Was”.
Şarkılara değinecek olursam, ilerki yıllarda grubun klasikleri arasında anılma potansiyeli barındıran pek çok şarkı görüyorum. Örneğin ilk şarkı “The God That Never Was”, albümün en çok öne çıkan parçalarından, olağanüstü güzel giriş riff’iyle büyüleyen “Time Heals Nothing”, İsveç death’inin 1995 dönemlerini hatırlatan muhteşem harmonik gitarlarıyla adeta Iron Maiden’a bir tribute niteliği taşıyan enstrumantal “Phantoms (Of The Oath)”, 00.23′te giren yavaş ama hayvan gibi sert riff’iyle “Into The Temple Of Humiliation” (işte deli gibi headbang yapılacak bir riff), dur kalkları ve Dismember, hatta Entombed patentli riff’leriyle oldschool death metalin ne güzel bir şey olduğu bir kez daha hatırlatan “Feel The Darkness” ve son sırada yer alan, Iron Maiden-eski In Flames tadları da sunan “Where No Ghost Is Holy” kesinlikle çok başarılı parçalar.
İsveç Grammy’sine aday olan albüm “Where the Ironcrosses Grow” değil bu olmalıydı.
Gerçekten Dismember umduğumdan da iyi bir iş çıkarmış ve İsveç ya da Florida fark etmeksizin kaliteli death metal nasıl olmalı konusunda fikirler vermiş. Sanırım yıl sonunda, bu yıl çıkan albümler arasından en beğendiğim on albüm arasına girecektir.
Günümüzde İsveç death metali deyince çok kişi brutal ve agresif olmayan, ılıman ve uysal bir death metal anlıyor. Böyle düşünüyorsanız, “The God That Never Was”ı öncelikle Amerikan death metalini sevenlere, genel olarak da oldschool İsveç death metali sevenlere öneriyorum. Günümüz gruplarından Bloodbath’i seviyorsanız, aynı parlak dış görünüşün ve cilanın olmadığını da düşünerek bir dinleyin derim. Pişman olursanız, açıkçası yazının ilk iki cümlesini bir daha okuyun diyeceğim.
albümü oturup söyle bi dinlemedim ama phantoms(of the oath) hayatımda duyduğum en güzel rifflerden birine sahip.
Bir Massive Killing Capacity ister deli gönül.
Florida Death Rules abi :) oldschool swedish yaramaz (abooo taşlayacaklar) Dismember arada dinletiyor o ayrı. Bu albümü de dinleyelim bakalım.
Bir de aklıma gelmişken Gorefest niye incelenmez bu sitede ? ayıp yav :)
pis bir havası var. melodikleşiyo da biraz. güsseeeel..
daha odun bişey bekliyodum ben :) Full disco olayına girelmi bakalım.
time heals nothing in gitar solosu kime ait
like an ever flowing streamdeki sololarla aynı gibi sound u ama like an ever flowing stream de nicke andersson çaldı diyolardı soloları her albüm gelip yardım mı ediyor bu adam sololara
buzzsaw olayından bahsetmiyorum
12.05.2012
@defectivedecay, David Blomqvist’a ait o manyak solo. DM parçasında böyle hisli sololara yer vermek ve verimli kullanmak her melodeth grubunun başaracağı iş değil gerçekten. Dağılmaları çok kötü oldu ama, çocuğumu kaybetmiş kadar üzülmüştüm.
Ayrıca bu albüm Dismember’ı tanımlamak için kesinlikle birkaç beden fazla bile.
Where No Ghost Is Holy adeta duygusalcasina adam dograyan bir melodeath saheseri bence.
Bir Massive Killing Capacity olamaz tabi, ama cok basarili bir album yine de. 8/10 tam yerinde bir not olmus.
Beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar.
Yürü Muzaffer. Gidiyoruz.
ben burda size kaliteli bir yaşam sunuyorum. hahaha.
“Feel The Darkness” nedir öyle ya.