# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
WARREL DANE – Praises to the War Machine
| 18.03.2009

Albüm Nevermore’daki kadar teknik gövde gösterisi ve müzisyenlik barındırmadığı ve daha direkt, düz şarkı yapılarına odaklandığı için, Warrel şarkıları sesi ve yorumu için bir oyun parkı olarak kullanmış demek mümkün. Ancak her aklı başında müzisyen gibi o da, “madem solo albüm yapıyorum, sürekli yırtınıp öne çıkayım” düsturundan uzak durmuş.

Şu an bana deseniz ki en klasik anlamda metal müzik düşünüldüğünde, dünyanın en iyi/komple/üstün metal grubu nedir; cevabım çok kısa sürede gelir: Nevermore.

Nedenini niyesini kurcalamıyorum, benim fikrim bu ve buna sebep olan iki tane unsur var. Birincisi Jeff Loomis, ki gözümde kendisi şu an yaşayan en iyi metal gitaristi ve bestecisidir –çoğunluktaki popüler metal kitlesince de bir o kadar göz ardı edilir/bilinmez; diğeri de gerek şarkı sözü yazma, gerek de ses rengi açısından eşi az bulunur bir yetenek olarak parlayan Warrel Dane’dir.

Warrel Dane metal dünyasının en tiz, en yüksek perdelere çıkan vokalisti değildir. En vahşi, en serti de değildir. Örneğin bir Daniel Gildenlöw gibi tek kişilik koro özelliği taşımaz, ya da Tompa gibi sesiyle insanı dünyayı yok etmeye teşvik etmez. Akerfeldt gibi yeri yerinden oynatan kükreyişleri olmadığı da açıktır. Ancak o, bence başka hiçbir metal vokalistinde olmayan bir özelliğe sahiptir. Warrel Dane sesiyle deliliği, şizofreniyi, psikopatiyi veren belki de tek metal vokalistidir. Şarkı sözlerinde anlatılan korku, endişe ve “yavaştan tırlatıyorum galiba” düşüncelerini sesiyle bire bir olarak verebilmektedir Warrel.

Dinleyen herkesin durup bir düşünmesini sağlayan sesinin dışında, bu gücü pekiştiren bir şey daha vardır elbet. Şarkı sözleri. “Şüphesiz ki” Warrel Dane, metal dünyasındaki en iyi şarkı sözlerini yazan birkaç insandan biridir. Metaforları, göndermeleri, benzeri az düzeydedir. Çok sert sözleri, hiç küfre, argoya kaçmadan, tane tane hedefine saplayan Warrel, bu özelliğiyle de saygıyı hak eder. Din ve politika gibi tümüyle yalan olan iki kavrama dair yazdığı sözler, almak isteyen için gerçekten de slogan olacak türdedirler.

Böylesi özel bir müzisyenin solo bir albüm yapacak olması, elbette ki sevenlerini heyecanlandıran bir olay. Nevermore’da zaten kendini yeterince gösteren Warrel, grubun sertliğinden ötürü, kimi zaman o arzuladığı gotik yorumları, kafasındaki birtakım “Nevermore’da sırıtması olası” vokal tekniklerini uygulayamıyor olmalı ki, böyle bir işe kalkışma gereği duymuş. Yanına da üç adet asil, üç adet de konuk müzisyen almış. Bu asil üyeler gitarist, basçı ve prodüktör koltuğunda eski Soilwork gitaristi Peter Wichers, yine gitarlarda eski Himsa gitaristi Matt Wicklund ve davulda da Soilwork’ün mevcut davulcusu Dirk Verbeuren. Gitarlarda derken kastım, kimi şarkıları Wichers’ın, kimilerini de Wicklund’un yazmış olması; ama ağırlık Wichers’da. Şarkı sözleri ve tüm vokal melodileri ise Warrel’a ait. Konuk sandalyesinde oturanlar ise üç farklı şarkıda adamımıza yardım eden üç yarman gitarist, Jeff Loomis (Nevermore), Chris Broderick (Megadeth) ve James Murphy (eh, yani…). Tekniklerini bilenler, üçünü de duyar duymaz tanıyacaklardır zaten.

Şarkılara geçtiğimizde görüyoruz ki, hakikaten de albümde herhangi bir Nevermore albümüne girebilecek türde (kalitede demiyorum) bir şarkı yok. Zira en slow şarkıları bile hayvani sert ve karanlık yapma konusunda bir duayen olan Loomis’in elinden çıkmayan bu parçalar, tarz olarak Nevermore’a uymuyorlar; bu sayede de, Warrel’ın neden bir solo albüm ihtiyacı duyduğunu anlamış oluyoruz. Şarkılarda Warrel kimi zaman yüksek perdelerde yırtınıyor, kimi zaman daha yırtıcı ve sert bir yorum sergiliyor, kimi zaman da o kendine özgü nevrotik yorum gücüyle sakin sakin gerilimi, psikozu alttan alttan veriyor, dinleyiciyi bir güzel saykoya bağlıyor. Parçalarda, nasıl desem, belirgin bir Soilwork tadı alınmasa da, Peter Wichers’ın Soilwork’te yaptıklarını bilenler, şarkılarda o havayı alabilirler. Bunun Soilwork sound’uyla değil, Wichers’ın beste tarzıyla bir ilgisi var, ki kendisi de röportajlarında Soilwork’ten ayrılma nedenini, kendini besteci ve prodüktör olarak görmek istemesi olarak açıklıyordu. Şarkıları dinleyen Soilwork’ü özümsemiş dinleyiciler, bahsettiğim şeyi zaten hemen fark etmişlerdir.

Albüm Nevermore’daki kadar teknik gövde gösterisi ve müzisyenlik barındırmadığı ve daha direkt, düz şarkı yapılarına odaklandığı için, Warrel şarkıları sesi ve yorumu için bir oyun parkı olarak kullanmış demek mümkün. Ancak her aklı başında müzisyen gibi o da, “madem solo albüm yapıyorum, sürekli yırtınıp öne çıkayım” düsturundan uzak durmuş ve solo albüm de olsa önemli olanın iyi şarkılar olduğu gerçeğini atlamamış, kendi gücünü olanca görkemiyle sergilese de, şarkılara da nefes alacak, kendilerini gösterecek alan bırakmış. Az önce bahsettiğim bu Nevermore’a kıyasla minimalist beste yapıları, Nevermore sevenler için belki -sadece- ilk dinlemede albüme alışamama gibi bir etki yaratabilir; zira şu ana dek bu kudretli sesi hep devasa gitarlar ve yırtıcı rifler önünde duymaya alışık olan bizlerin, az da olsa bir alışma süreci geçirmemiz normal. Ancak dinledikçe, hem bestelerin son derece başarılı oldukları görülüyor, hem de Warrel’ın yaptığı şeyler tam anlamıyla anlaşılıyor.

“Praises to the War Machine” iki adet de cover barındırıyor ki bunlar da beklentilerimi tam olarak karşılamayan Sister of Mercy klasiği “Lucretia My Reflection” ve Paul Simon’ın “Sound of Silence”ın ardından bir kez daha metalden nefret etmesini sağlayacak olan “Patterns”. “Lucretia My Reflection” özellikle ön plana çıkarılsa da, “old-school goth”tan ne derece hoşlandığını hep belirten Warrel’ın şarkıyı bu denli metal yapması, açıkçası şarkının havasını bozmuş diye düşünüyorum. Bu şarkıya dair dinlediğim en iyi metal yorumu hala Dan Swanö’ye ait; açıkçası Warrel çok daha iyisini yapabilirdi.

Warrel Dane, yorum gücü ve kendine özgülüğün müzisyenlik kavramındaki belki de en önemli şeyler olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Bu yorum gücüne bir de teknik olarak son derece üstün oluşu eklenince, metalin günümüz ve yakın geçmişinin en önemli figürlerinden biri ortaya çıkıyor. “This Godless Endeavor”la yapılmamışı yapan Nevermore yeni albümünü çıkarana kadar Nevermore hayranlarının tutunabileceği en büyük kaynak olan “Praises to the War Machine”, çok güzel şarkılar ve üstün bir vokal performansı arayanlar için de ilk tercihlerden biri olmalıdır.

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (7.95/10, Toplam oy: 55)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2008
Şirket
Century Media
Şarkılar
01. When We Pray
02. Messenger [feat. Jeff Loomis]
03. Obey
04. Lucretia My Reflection [The Sisters Of Mercy cover]
05. Let You Down [feat. Chris Broderick]
06. August
07. Your Chosen Misery
08. The Day The Rats Went To War [feat. James Murphy]
09. Brother
10. Patterns [Paul Simon cover]
11. This Old Man
12. Equilibrium
  Yorum alanı

“WARREL DANE – Praises to the War Machine” yazısına 13 yorum var

  1. Dün mp3′e attım bu albümü. Hayatımda ilk defa hüzünlendim (genel olarak böyle şarkıları sevmediğimden de olabilir.) bir şarkı dinlerken. Nedir o Brother arkadaş, Warrel Dane’in abisinin yerinde olmak istemezdim. Adamın bu şarkıyı duyduktan sonra vicdan azabından ölmesi lazım. Albüme gelince hiç sıkıcı şarkı yok ve Ahmet Saraçoğlu’nun da başlıkta yazdığı gibi daha düz bir müzik olduğu için Warrel Dane’e çok daha fazla boş alan kalmış ve mükemmel bir şekilde kullanmış ona sunulan alanları. Umarım bu projeyi devam ettirir.

  2. caksu says:

    Dünyanın en güzel albümü lan.

    havitetty

    @caksu, Cidden öyle. Hiç şüphesiz ki Warrel Dane kitleleri duygudan duyguya sürüklesin diye gönderilmiştir.

    Bu albümün şarkı sözleri efsane bu arada. Özellikle şu şarkı diyemiyorum, hepsi birer başyapıt.

  3. Gökhan Atalay says:

    Ben albümü 2-3 haftadır dinliyorum.bende bagimlilik yaratti…nevermore’u ve Warrel Dane’i yeni kesfetmis koklerine donmeye calisan eski bir rock dinleyicisi olarak nasil bu grubun ve muzigin bu kadar az bilindigini cozemedim, en yakin arkadaslarim bilmiyorlar..Ozellikle “Let you down”un nakaratina da takmis durumdayim:

    I love to let you down
    I love to wear this foolish crown
    Of suffering and empty dignity
    For your deity has abandoned me
    Such is vanity

  4. Ugur says:

    Dinlerken aklıma geldi de yazayım dedim.Warrel Dane de aslında güzel yorumlamış ancak Lucretia My Reflection coverları arasında bence en güzeli Kreator’ınki (çok dinlediğim bi grup da değildir aslında).

  5. hen says:

    “In a fractured moment we are torn into the fragments of a….” diye girince kapıyı bacayı dağıtmak istiyorum lan. İsyanlardan isyan beğeniyorum.

  6. Guinan says:

    Yeni yeni dinliyorum bu albümü ne kadar çok geç kalmışım ya… Çok ölümcül bir albüm boş yok hakikaten.

  7. Let You Down’ın 0.42-0.49 arasındaki vokalin köpeğiyim.

  8. ali says:

    Bugün “Shadow Work” çıktı ve 10 saattir başka şey dinleyemezken aklıma yeniden “Praises to the War Machine” düştü; üzerine birkaç kelime yazmak istedim… Biliyorum, herkes kendi cehenneminde yaşarken kimsenin ilgisini çekmez ama 2008 hayatımın en boktan yıllarından biriydi ve ona soundtrack olan albümlerden biri olmuştu “Praises”. Yıl 2018, ben o günkünden daha boktan durumdayım ve Warrel bu kez son defa olmak üzere yine kulaklarımda…

    Aslında sevmemiştim ben “Praises…”i. Warrel, Nevermore’a ihanet ediyor gibi gelmişti, çocukça bir şekilde. Gitar tonlarının boğukluğu, Wichers’ın bariz kalitesiz prodüktörlüğü, şarkı yapılarının süssüz oluşu falan ısınamamıştım albüme. Yine de durmaksızın bana kendisini dinletiyordu. Bugün bile onca yıl sonra tüm şarkıları ezberden söylüyorum, Murphy’nin solosuna air gitarla eşlik ediyorum, Patterns’ın ana riffini başa alıp duruyorum… Bir de Warrel bana “you self-serving arrogant sycophant, your selfish acts thoughtless tasks and livid rants, every time you wanna make the world go away, just take an injection of your chosen misery” desin istiyorum.

    Kısacası ben Warrel’ı bayaa özlüyorum.

  9. çaksu says:

    Of ulan.

  10. Salata says:

    ”dünyanın en iyi/komple/üstün metal grubu nedir; cevabım çok kısa sürede gelir: Nevermore.”

    Ahmet Saraçoğlu hala aynı fikirde midir? Gerçekten merak ettim :D

  11. woodenpint says:

    When We Pray’i bir türlü aklımdan çıkaramıyorum, gitar tonları mükemmel gerçekten bu albümün

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.