Polonya denince aklınıza ne gelir? Sizi bilmem ama benim aklıma Polonya bayan voleybol takımından yengeniz olan Katarzyna Skowronska gelir. Gelince de biraz orada durur. Peki sonra ne gelir? II. Dünya Savaşı gelir. E onu da geçtim, sonra ne gelir? Sonra tabii ki özellikle ekstrem metal türlerinde çaktırmadan çok büyük işler yapan bir Avrupa ülkesi gelir. Polonya yönetiminin din konusundaki tutucu yapısının da etkisi olduğunu düşündüğüm bu durum, elbetteki biz dinleyicilere yarıyor. Son yıllarda dinlediğim Polonyalı gruplara bakınca, hep belli bir kalitenin üstünü görüyorum. Senfonik black metal grubu Hermh’den tutun da, thrash metal adına bence bir başyapıta (The Crushing Design) imza atan Horrorscope’a kadar. Bu adamlar bu işi gerçekten iyi yapıyorlar.
Tabii Polonya deyince öne en çok çıkan tür, death metal oluyor. Vader, Behemoth ve Decapitated’dan oluşan mahşerin bu üç atlısı, türe yakın herkesçe bilinen gruplar. Decapitated, çok genç yaşta müziğe başlamalarının bir getirisi olarak daha yirmili yaşlarına gelirken bilmem kaçıncı albümünü çıkarmış, Behemoth da geçen sene dünyanın en çok konser veren grubu olarak ünlenmiş ve giderek daha da büyüyen bir görüntü çizmişken, bu üçlünün başını oluşturan veteran death metal devi Vader da yeni albümünü nihayet çıkardı.
Bildiğiniz gibi grup geçtiğimiz aylarda acı bir olay yaşamış ve emektar Vader davulcusu Doc hayata gözlerini yummuştu. Grubun müziği için önemli bir yer teşkil eden, ancak The Beast öncesi gruptan ayrılan Doc’un ardından, Vesania adlı grupta çalmakta olan Daray adlı genç Vader’a katılmıştı. The Beast’teki davullar oldukça iyiydi, ama demek ki Daray kendini bir sonraki albüme saklamış. Zira Daray bu albümde Polonya’nın Avrupa’nın Texas’ı olduğunu düşünmemizi gerektirecek bir performans sergilemiş. Polonya ekstrem davulcu fabrikası haline gelmiş de haberimiz yok. Daray konusuna az sonra değineceğim. Önce grup hakkında yeterli bilgisi olmayanlar için Vader müziğine dair kısa bir bilgilendirme yapalım.
Vader gitarlar açısından genelde orta düzey bir teknik barındıran, davulları her zaman çok güçlü ve ön planda olan, Peter’ın başarılı vokalleriyle kimliğini bulan, çok yoğun Slayer etkisinin göründüğü, hatta Slayer’ın o lanetli, uğursuz havasını da barındıran bir death metal yapıyor. Grup her ne kadar Avrupa’nın en köklü ve ilham verici death metal gruplarından olsa da, şarkılarının birbirine benzediği ve yıllardır müziklerine bir yenilik getirmedikleri için de eleştiriler alan bir grup. Ama bu eleştiriler Peter’ın –en kibar tabirle- umrunda olmadığı için, Vader yıllardır bildiği şeyi yapmaya devam ediyor. İyi de ediyor.
Impressions In Blood, grubun bugüne dek çıkardığı tüm demo, EP, konser albümü, DVD ve stüdyo albümlerini toplarsak, piyasaya çıkan yirmi üçüncü Vader çalışması (dokuzuncu stüdyo albümü). Kısa bir süre önce The Art Of War EP’sini yayınlayan ve gelecek albümün nasıl olacağı konusunda bilgi veren Vader, bizlere EP’dekilere benzer, hatta kısmen daha kompleks şarkılardan oluşan bir albüm sundu. Impressions In Blood’daki müziğin bir Revelations’a, bir The Beast’e göre daha ekstrem ve zor icra edilir/dinlenir olmasında, az önce adı geçen Decapitated ve özellikle de Behemoth’ın müzikal olarak Vader’dan daha güçlü ve ekstrem bir yöne kaymalarının ve kendilerini çok geliştirmelerinin de rolü olduğunu düşünüyorum. “Koskoca Vader başkalarına bakmadan ne biliyorsa onu yapar” da denebilir; olabilir tabii, ama ben böyle düşünüyorum.
Albümde bildiğimiz Vader sound’unu birebir yansıtan şarkıların yanı sıra, gruptan sıkça duymadığımız hızda riflerin olduğu parçalar da var. Örneğin “Amongst The Ruins” adeta bir Suffocation parçası gibi. Diğer yandan bunun tam aksi şekilde yazılmış gayet yavaş, vokalleri dışında bir doom metal parçasından farkı olmayan çalışmalar da var. “Predator” bu ağır şarkıların en iyi örneği. Hızlı ve teknik kısma baktığımızda, başta kısaca bahsettiğim kişiyle, Daray’la karşılaşıyoruz. Hız konusunda Behemoth’ın hayvan adamı Inferno’yu geçemese de Daray’ın da korkutucu boyutlara ulaşan bir hızı var. Çift kros ve blast hızını geçtim, altoları soldan sağa dönüş hızı da kimi zaman gerçekten şaşırtıcı düzeylere çıkabiliyor (tarzı bana biraz Derek Roddy’yi anımsattı). Doc’un ardından Daray’ın da Vader müziğinin gerektirdiği gücü sergileyebilmesi sevindirici.
Kendi sound’unu tam anlamıyla oturtan ve yıllar boyu değişmeyen bu tarz grupların albümlerini değerlendirme konusunda, yıllardır okuduğum sayısız yorumcu arasında bazı ikilimler yaşandığını fark ediyorum. Vader’ı puanlama konusunda da ikilem yaşayan bu tarz yorumcular grubuna baktığımda, onlara da kısmen hak verilebilir diye düşünüyorum. Grubun kaliteli bir death metal yapmasına rağmen hep aynı tarz albümler çıkarmasından şikayetçi olan bu kesim, olaya dar açıdan baktığımızda aslında haklı. Kabul etmek lazım ki Vader’ın son on yıldır çıkan albümlerinden bazı parçaları bir albümden alıp ötekine koysanız, şarkılar o albümler içinde de sırıtmayacaktır. Ama diğer yandan Vader zamanında kendi sound’unu yaratıp öyle bir oturtmuş ki, bu sound dışına çıkmak Vader’ın Vader olmaması anlamına geliyor; grubu sevenler de işte bu değişmezlik, bu duyulduğu anda kendini hissettiren Vader havasından dolayı grubu seviyorlar.
Kısacası Vader öyle bir grup ki, değim gibi “değişmiyorlar, hep aynılar” diye bir suçlama yapmak bence yersiz. Nasıl Iron Maiden için, Manowar için, Bolt Thrower için, Dismember için “neden değişmiyorlar” denemezse, Vader için de denemeyeceğini düşünüyor, bu nedenle de grubun kendi içinde gelişimler gösterdiği şarkılar barındıran bu albümünü death metal dinleyen herkese öneriyorum. Grubu bugüne dek sevmiyorduysanız bu albümle de sevmezsiniz, ama eğer seviyorduysanız sizi gayet mutlu mesut dakikaların beklediğini söyleyebilirim.
Kaliteli ama içine kapalı Vader müziği için bile açılımlar barındıran güzel bir albüm.
Bu albümdeki davullar çok yahşi. Daray diye biriymiş. Bir ton grupta da çalmış/çalıyor. Hatta sitede kritiği yapılan Faust grubunda da davulları üstlenmiş.
Çok sert bir albüm. Epey seviyorum. 8 puanlık gözümde.