Önsöz
The Haunted: 2000′ler neo-thrash’inin doğuşu.
The Haunted Made Me Do It: Neo-thrash’in ilk klasik albümü, gelmiş geçmiş en iyi albüm ismi.
One Kill Wonder: Grubun sonradan pişman olacağı ölçüde sertlik, en sevdiğim grup tişörtüm.
rEVOLVEr: Sıçma vol. 1
The Dead Eye: Sıçma vol. 2 (Enter the Sıvama)
Versus: ma sustukça..
İçindekiler:
1) Ah Dolving Vah Dolving.
2) Björler kardeşlerin tarihteki yeri ve önemi.
3) Street Fighter dünyası ve yanına giriym mi abi gerçeği.
4) Sıra bana.
5) Gelecek.
6) EpiLoG
1) Ah Dolving Vah Dolving.
Bundan yıllar önce telefonda uzunca bir süre konuşmuşluğumuz var. Hayatımda yaptığım ilk (ve en tuhaf) röportajın müsebbibisin. O konuşmanın her kelimesinden de anlaşıldığı üzere, içten ve duygusal birisin, belli. Ama neden son birkaç yıldır kendini insanlara itici göstermek gibi bir çabanın içindesin? Bunu neden istiyorsun? Çok konuşmak ve 19 yaşından gün almış gibi her konuda altı yüz bin karakterlik yazılar yazmak, daha çok, daha çok konuşmak sana ne katıyor? Hem de hedef kitlen yeryüzünün en denyo kitlelerinden biri olan ergen metalcilerken. Yeteneklisin, belli ki boş biri değilsin ve zekisin. Ama sahip olduğun bu kaliteli ukalalığın gruba, sana ve müziğinize olan katıksı nedir, bu soruya milyonlarca insan gibi ben de cevap bulamıyorum. Açıkçası senin dengesiz ruh hallerinin The Haunted müziğine yön vermesinden hoşlanmıyorum..
2) Björler kardeşlerin tarihteki yeri ve önemi.
Anders Björler, death metalin Dimebag Darrell’ıdır. At the Gates ile daha önce yapılmamış bir şey yapmış ve Pantera’nın etkilediği binlerce farklı türden grup gibi, Björler de binlerce grubu etkilemiştir. O da kendisinden önce var olan kaliteli ama çirkin bir kökü almış ve bunu dinlemesi zevkli, güzel gözüken bir şekle sokmuştur. “Slaughter of the Soul” metal adına yapılmış en önemli albümlerden biridir, oldukça da üst sıralardadır. Hiçbir yerde “Megadeth sound’u”, “Iced Earth sound’u” gibi bir şeyden bahsedilmez, ama “At the Gates sound’u” diye bir şey vardır. Bugün İsveç’e gitseniz 80 yaşındaki bakkal bile “Under a Serpent Sun”ın sözleri ezbere söyler.
3) Street Fighter dünyası ve yanına giriym mi abi gerçeği.
Dolving versus Aro… Insert coin to start.
Aro’nun ayrılmasıyla boşalan yere düşünülen ilk isim elbet Dolving’di. Dolving her ne kadar çok yetenekli olsa da, kimilerinin gözünde gerçek The Haunted vokalisti hep Marco Aro olmuştu. Dolving kadar varyasyonlu olmayan yırtıcı tarzıyle Aro, ayrılığıyla minyonları yasa boğmuştu. Yetenek mi his mi diye düşünüyorum; Dolving’den şikayetçi değilim, ama Aro kalsaydı neler olurdu daha çok merak ediyorum. Aro’yla The Haunted bugünkü yer yer ağlak The Haunted’dan çok daha başka, bambaşka olurdu. Hem zaten M. Bison’a ilk round’da perfect çekince sinirleniyormuş.
4) Sıra bana.
Albümden albüme değişim gösteren ve bir şeyler denemekten çekinmeyen The Haunted, “One Kill Wonder amaçlanandan çok daha sert bir albüm oldu, bunun hoşuma gittiğinden pek emin değilim” türü bir Björler demecinin ardından, Marco’nun durup dururken ayrılmasıyla orijinal vokalistleri Peter Dolving’e dönmüş ve rEVOLVEr’ı çıkarmıştı. Az önce bahsettiğim şikayetten kaynaklanırmışçasına, rEVOLVEr’da kimi denemeler, göğüste yumuşatmalar vardı. Dolving’in clean vokalleri Abysmal’de ilk duyulduğu andan itibaren, hiçbir şeyin aynı olmayacağı belliydi. “rEVOLVEr” birkaç iyi şarkı barındıran sıradan bir albümdü. “The Dead Eye” ise, sırf “anlayabilene” tavrından dolayı baştan uyuz bir üründü. Demek ki anlayamadık, çünkü albümü beğenmedik. Demek ki The Haunted’ı biraz fazla seviyormuşuz ki, onu değiştirmeye çalışan gruba bile kızgınlık duyduk. “The Dead Eye” da birkaç güzel şarkı ve saçma sapan atmosferik geçişlerle çok dağınık bir albümdü. Sevemedim karagözlüm.
Intermezzo: Adagio.
“Versus”, “rEVOLVEr” ve “The Dead Eye”ı ezip geçen, üzerlerine işeyip ıslanmış çişli halleriyle onları rüzgarda koşturan bir albüm. Elbet Dolving’in histerik saykodelyası ve sanki doğuştan paraplejikmiş de buna “you” adını verdiği biri aracılığıyla şikayet ediyormuş havasındaki isyanı zaman zaman can sıkabiliyor; ama hem köklerden gerekli özleri alan, hem de taptaze gelen bir şey sunabiliyor olmaları takdire şayan. “Versus”a dair cidden berbat yorumlar okudum ve her fırsatta aşağılandığına tanık oldum; bok yesinler. “Versus” iyi bir albüm, duygularımı da katarsam çok iyi bir albüm. İlk sekiz şarkı eski The Haunted oryantasyonundayken, son kısım daha bir “The Dead Eye”a göz kırpıyor (kelime oyunu), ama bir şekilde denge kuruluyor ve yapılan iş samimi ve kararlı geliyor. “Versus” olağanüstü bir albüm değil, ama benim 2008’de en çok dinlediğim 3-5 albümden biri olduğu kesin.
5) Gelecek.
“The Dead Eye”la denenen ve başarılamayan, ancak “Versus”la yola giren yeni The Haunted sound’u, korkarım ki tıpkı Soilwork’ün nakarat köleliği gibi bir döngüye girebilir. Araya serpiştirilen atmosferik clean vokaller, karanlık clean gitarlar ve geneli kapsayan kodu mu oturtan ağır abi formatı (önü bükülmüş şapka takan pis sakallı modern thrash’çiden korkarım hacı… hardcore’cu fevriliği falan vardır, koyar kafayı yıkar valla). O yüzden grubun kariyerinde bir kez daha klasik bir albüm yapabileceğini hiç sanmıyorum. “Versus” ayarında, az daha sıradan, az daha iyi şeyler görmemiz, duymamız olasıdır.
6) EpiLoG.
Peki albüm iyiyse neden bunca şeyi yazdım? Çünkü The Haunted’ı çok seviyorum da ondan. Bana, başka çok az gruptan aldığım bir zevki ve enerjiyi veriyorlar. Tıpkı LoG gibi, Pantera gibi. Onlara ve yaptıklarına değer veriyorum. İyi olmalarını istiyorum, işte bu yüzden. Belki grubu ilk albümünden beri takip edenlerde görülen bir sadakattir benimkisi. Ya da açlığını çektiğim ve tam karşılığını başka gruplarda bulamadığım bir damarın üstüne basıyorlardır.
Yazıyı yazma süreci boyunca “Versus” ağırlıklı olmak üzere The Haunted dinledim; şu an yazı bitti ve içimde acayip bir gitar çalma isteği var.
Bahsettiğim buydu işte.
neden? niçin? niye yani niye ya?
çünkü öyle olması ve başka şeyler.
kim ölmüş?
bence rEVOLVEr’dan kötü bir albüm. haa genel olarak iyi bir albüm. hatta The Dead Eye’dan çok daha iyi. 27 mart The Haunted konserinde girişi Little Cage ile yapmışlardı ve o anı unutamıyorum. çok iyi bir şarkı. Ceremony gibi farklı ve bana göre Trenches gibi zayıf bir parça barındırıyor. Genelde sevilen bir şarkı. Demek ki bir bildikleri var.
Rivers Run!!!