Aaaaah Opeth… Nerden başlamalı.
Opeth müziğine ve eleman değişikliklerine falan girmeli bir açılış yaparsak, bu yazı uzar, ama benim boyum uzamaz. O yüzden o kısımları atlama taraftarıyım. Ne de olsa Axenrot ve Wiberg benimsendi, Akesson da sağlam bir “abi be bi el atıcan mı” kişisi olarak Arch Enemy’den sonra Opeth’in de yardımına koştu.
Grubun ilk DVD’si olan “Lamentations”ın set seçimini mantıksız bulan gruba dahil bir kişiyim. “Yasal durumlar yüzünden abi eski şirket yeni şirket şarkıların hakları farklıymış ondan şey olmuş” falan anlamam. Ben o “Damnation” setinde sıkıldım arkadaş. Ortada seyirlik bir performans olsa anlarım. Şarkıları da seviyorum; ama 1 saat boyunca ekrana bakarak, sadece uygun ruh halinde dinlenebilecek bir müziği dinlemek, bana iyi bir seçim olarak gelmedi. Seyirci açısından da zor bir durum. Albümün bir kez baştan sona çalınacağını anladıktan sonra (3. şarkıda anlamışlardır sanırım), “e peki madem, bir saat hareketsiz ayakta dikilicez” diye bir düşününce, mutlaka heyecan bir nebze de olsa kaçmıştır. Bu olay dışında “Lamentations” iyi bir DVD’ydi. Hatta benimkinde tüm grubun (eski kadro) imzaları var, o yüzden bendeki hepinizinkini döver, dövmekle de kalmaz psikolojik baskı yapar.
Opeth’in bundan bayağı önce (9 Kasım 2006) Londra’da verdiği Roundhouse konserini içeren bu DVD, fazla ek materyal barındırmayan, olayın yüzde doksanlık bölümünü konsere yükleyen bir çalışma. Bunun şikayet edilir bir tarafı yok, çünkü konser çok iyi ve özellikle Mikael’in coşuşları için bile izlenmeye değer. Peter’ı da grupla son kez görebileceğimiz yasal materyal olan “The Roundhouse Tapes”, bu açıdan da bir nevi önem taşıyor olabilir.
Her albümden en az bir parçanın çalındığı konserde, “Morningrise”dan The Night and the Silent Water’ın seçilmiş olması güzel olmuş, zira kendileri en sevdiğim Opeth şarkısıdır. Bunun dışında bahsetmeye değer çok da bir şey yok açıkçası. Opeth dünyanın en iyi gruplarından biri, konser performansları her zaman dilden dile dolaşır, görüntüler ve ses de kusursuz olunca, şikayet edecek bir şey kalmıyor. Tek dile getirilebilecek eksik, bonus materyal adına sadece konser öncesi ve sonrasındaki seyirci yorumları ile, soundcheck’te çalınan “Under a Weeping Moon” ve grupla konsere çıkmadan hemen önce yapılan orta karar röportaj bulunuyor. Roundhouse’un tarihine ilişkin, buranın neden efsane bir yer olarak anıldığına dair birkaç yorum olsa, konserin ön grubu olan Paradise Lost’la ilgili ufak bir şeyler falan, fena olmazdı hani.
Fazla uzatmadan notumuzu veriyor, önümüze gelene bin tekme atıyoruz.
DVD’deki favori karakter: Martin Mendez’in sahnedeki duruşu ve bas sound’undan çok etkilenip neredeyse boşaldığını ima eden zenci abla.
Mike’ın ağzından, isimlerinin telaffuzları: Mikkel Oyrkafelt, Petr Lindgrn (çok hızlı söylenmeli.. Lindgrn!)
Martin Axenrot akıllı olsun notu: Legolas’a benzerliğiyle dikkat çeken Axenrot’un, “Watershed”in ilk şarkısı “Coil”da Mike’la düet yapan her bir şeyi güzel insan Nathalie Lorichs ile manita olmaları.
Olmamış köşesi: Çok parça çalabilmek adına hızlandırılmış “Bleak”in, albümdeki tadının ancak yarısını vermesi.
Bi şey köşesi: Benim şu an çok susamış olmam, su almak için yerimden kalkmam, yazının yarım ka
roundhouse tapes hakkındakı yorum tam kıvamında ama konser mekanından azcık bahsetmek de daha gusel olurdu kanımca
Face of Melinda’nın koptuğu andan bir önceki ölçünün son vuruşunda -ne kastıysam bu kadar, 5:15-5:16 civarı işte- herkes sessiz dururken ‘ALLAHINA KURBAN!!!111biribr!1′ diye bağıran seyirci ile ben öz olarak aynıyız. Her dinlediğim tüylerim diken diken oluyor ulan.
11.12.2012
@Korhan Tok, ‘Her dinlediğim tüylerim…’ cümlesiyle yazım yanlışı olayında ulaşılamayacak bir noktaya vardım sanırım.
”“Morningrise”dan The Night and the Silent Water’ın seçilmiş olması güzel olmuş, zira kendileri en sevdiğim Opeth şarkısıdır.”
belki aradan geçen 10 yılı aşkın sürede fikrin değişmiştir ama benim de öyle.