Laalalalaylala loylololom… Ne güzel değil mi böyle cici bici Fin melodileri, folklor, halk oyunları, türkülerle Suomi… Kimse kusura bakmasın ama ben artık bu tür melodik Fin grupları dinlerken sanki bilgisayardan midi dinliyormuş hissine kapılıyorum. Benzerlerini yedi yüz seksen altı bin kez duyduğumuz bir melodi, arkasında dııdıgıdıg dııdıgıdıg diye dümdüz bir power chord ve çift kors devam eden bir davul. Her şey tek bir klavye tonuna indirgense, uzaktan duyduğumda cep telefonum çalıyor sanacağım neredeyse. Öylesi tekdüze, öylesi kalıplaşmış.
Jari Maenpaa’nın gruptan ayrılması ve Norther’ın çıtır erkeği Petri Lindroos’un katılımıyla çoğu sevenine göre eski gücünü aratan Ensiferum, her ne kadar bir önceki “Dragonheads EP”sini ve özellikle de aynı adlı şarkıyı beğensem de, eski tadını az da olsa özletiyordu. 2001’deki “Ensiferum” albümüyle pek çok insanda “bu da neymiş” duygusu uyandıran grup, 2004’teki “Iron”la bir patladı ki, üç yıldır, albüm erteletici düzeyde ara sıcaklar yayınlar oldu. Önce bir best of, sonra bir EP, ardından da bir DVD çıkaran Ensiferum, geçtiğimiz Nisan ayında da üçüncü stüdyo albümü “Victory Songs”u piyasaya sürdü.
Albümü daha ilk dinlememden itibaren, melodilerde bir vasatlık, bir vurucu olmaktan uzaklık hissettim. Nerede o “Dragonheads” parçasındaki muazzam melodiler, nerede o “Iron”daki değişken yapı diye iç geçirdim. Latince’de “kılıç taşıyan” anlamına gelen ve bunu tüm promo fotoğraflarına, albüm konseptlerine yerleştiren Ensiferum, “Victory Songs”da bu kılıçlı, savaş boyalı imajlarını biraz havada bırakan uysallıkta bir müzik yapmış. Tüm melodilerin aynı on küsür perdenin farklı şekillerde çalınmasıyla çıkmış olması (sallamıyorum, gitarda şöyle bir kulaktan çıkarmayı deneyin, göreceksiniz), bir yerden sonra “şarkı değişti mi yoksa hala deminki şarkıda mıyız” hissinin uyanmasına neden oluyor, işin kötüsü de genelde şarkı değişmiş ve siz de bunu fark etmemiş oluyorsunuz.
Sinergy’de ve Barathrum’da neler yapabildiğini gördüğümüz davulcu Janne Perviainen’in düz dıgıdıgı power metal takıldığı davullar, artık basbayağı geyik konumuna yükselen koro vokaller ve az önce bahsettiğim kalıplaşmış melodiler, albümü uzun soluklu olmaktan uzak kılıyor. Bir Mithotyn’in yıllar önce aynı Viking melodilerini ne biçim çaldığını, nasıl birbirinden farklı şarkılar yazdığını düşününce, Ensiferum’u biraz azarlama hakkını kendimizde görmemiz doğal. Açıkçası, FRP oyunlarındaki sıcacık taverna müziklerini, ateş başı melodilerini, pagan tınılarını duymak istersem, aynı şeyi bin kat daha iyi yapan bir Richard Searles’i dinlerim. Belki metal değil, sadece akustik gitar ve üflemeliler kullanıyor. Ama en azından aynı melodiyi aynı kopyala yapıştır gitar ritmi üstüne bindirip yeni albüm diye sunmuyor.
Yazıda belli etmediysem de, aslında Ensiferum’u seven bir insanım. Ara ara keyifle de dinlerim. Bu albümden de gayet zevk alarak dinlediğim şarkılar var. Mesela “Wanderer”, mesela “Raised By The Sword”. Ama son iki yıldır, her türden çıkan son derece sağlam ve özgün işleri görünce, kendini tekrarlayanla kapasitesini aşmaya çalışanı bir şekilde ayırmak zorundayız. Grubu sevenler albümde mutlaka hoşlarına giden pek çok şey bulacaklardır, zaten albüm de asla ve asla kötü bir albüm değil. Ama bundan on yıl sonra, “Victory Songs” dendiğinde kaç kişi “o albüm de neydi be, tekrar tekrar sıkılmadan dinlerdik” diyecek, işte onu bilmiyorum.
Son yorum: Ensiferum’un tek yapması gereken iyi, akılda kalıcı, orijinal melodiler yazmak. Ve ben burada bunun gerektiği kadar başarılamadığını düşünüyorum. Olayın özü bu.
bu albümlerini de çok tuttum ben açıkçası. blood is the price of glory yi sayısız kere dinleyebilirim o derece güzel bi şarkı. benden 10/10.
kılıcımı kalkanımı falan takım taklavatı topladım gidiyorum savaşa…
17.08.2010
Bu albümü neden kimse sevmiyor anlayamıyorum. Tamam ilk 2 albümle kıyaslanmaz belki ama kendi başına çok başarılı bir albüm bence. Benim özellikle taktığım ve bıkmadan dinlediğim şarkılar Deathbringer from the Sky, Ahti ve One More Magic Potion. Deathbringer from the Sky’ın main riff’i çok başarılı. Ahti hem power hem folk metal riff’leri barındıran benim için Ensiferum’un en iyi parçalarından biri. One More Magic Potion hem neşeli hem sert tam ideal bir folk metal parçası.
Şahsen ben bu albümü From Afar’dan daha iyi buluyorum, zevk meselesi tabi..
Wanderer ve One More Magic Potion bence Ensiferum diskografisindeki şaheser diyebileceğimiz şarkılardan. From Afar’dan daha güzel bence de. 7,5/10
Bu arada Wanderer’ın solosu…
geleceğn en büyük viking metal grubu !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Blood is the Price of Glory ve Wanderer muhteşem parçalar. Onlar için 9 aldı benden.
Ensiferum diskografisinde yer alan ensağlam parçalardan one more magic potion wanderer
Wanderer yeter lan. En güzel Ensiferum şarkısı.