Günün sonunda elimize geçen, hızlı ve daha hızlı şarkılardan oluşan, bir yerden sonra baymaya ve kendini tekrarlamaya başlayan ve yarım saatlik süresi de düşünüldüğünde içinde çok da fazla fikir barındırmayan bir albümle karşı karşıya olduğumuz gerçeği.
Kanada’nın delişmen teknik grup şelalesi tadındaki şehri Montreal’den çıkan ve 2005’te çıkardıkları “Evidence of Inequity” EP’leriyle bir anda dikkat çeken Beneath The Massacre, iki yıllık bir bekleyişin ardından ilk stüdyo albümünü raflara koydu. Albümü elinize aldığınızda ilk olarak dikkat çeken şey kapak, zira kapak bariz biçimde Nasum – “Grind Finale” kapağını andırıyor. Tam yarım saat süren albümün masa başı kadrosu hayli kalabalık olsa da, müzik masa başında kazanılmıyor (yuh be kardeşim dediğinizi duyar gibi miyim neyim). Şöyle bir baktığımızda, içinde Despised Icon, Neuraxis, Cryptopsy, Krisiun, The Dillinger Escape Plan ve Shadows Fall gibi adını her gün duyduğumuz grupların kayıt masalarında oturan önemli isimleri gördüğümüz “Mechanics of Dysfunction”, EP’deki aşırı dijital sound’dan uzak olsa da, bana istediğim, bu tür müziklerde aradığım o yarı mekanik, yarı akustik havayı veremiyor. Zevk meselesi tabii.
Beneath The Massacre gayet sert ve fazlasıyla teknik bir death metal icra ediyor. Bunu sıfır melodi, sıfır duygu üslubuyla yapan grup, bir anda yüksek notalardan giren vililülülülü şeklindeki solomsu rifleri ve kimi zaman Meshuggah’yı andıran staccato bölümleriyle öne çıkıyor. Grubun müziğinde ne The Faceless’daki hit potansiyeli, ne de örneğin bir Necrophagist’teki özgünlük var diye düşünüyorum. Hakikaten sert, teknik, icrası kimi zaman çok zorlaşan ve her elemanın aşırı konsantrasyonla icra etmesini gerektiren bir müzik olsa da, Beneath The Massacre’da bir eksiklik hissediyorum (“ay fiyıl a distörbıns in dı fors”). Buna içlerinde sürekli değişmelerine rağmen genelde aynı kalıplardan çalınan fazlasıyla düz şarkı yapıları mı, yoksa akılda kalıcılıktan uzak, sadece “zor” denebilecek müzik mi sebep oluyor emin değilim. Ha tamam, binlerce insanın dibini düşürecek bir teknik gövde gösterisi var, özellikle gitarlar hakikaten salya akıtan cinsten. Ama günün sonunda elimize geçen, hızlı ve daha hızlı şarkılardan oluşan, bir yerden sonra baymaya ve kendini tekrarlamaya başlayan ve yarım saatlik süresi de düşünüldüğünde içinde çok da fazla fikir barındırmayan bir albümle karşı karşıya olduğumuz gerçeği.
İlk albüm oluşundan dolayı elbette ki bir tolerans payı bırakıyoruz, ama saniyede çok nota basmanın ya da aşırı hızlı olmanın müzikalite için yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. Müzisyenlik adına çok yetenekli oldukları bariz olan gençlerden kurulu yeni bir gruptan, teknik olma çabası adına asıl amacını biraz olsun unutmuş bir albüm. Bir dahakine daha kişilikli şarkılar dinlemek ümidiyle.
Şarkılar 1. The Surface
2. Society's Disposable Son
3. The System's Failure
4. The Stench of Misery
5. Untitled
6. Modern Age Slavery
7. The Invisible Hand
8. Better Off Dead
9. Long Forgotten
10. Sleepless
sırf isminden dolay bu grubu dinleyip sevmeye çalıştım ama olmadı:) albüm malesef tekdüze şarkılardan oluşuyor. bir dahaki albümde sevdirirler inşallah kendilerini.
sırf isminden dolay bu grubu dinleyip sevmeye çalıştım ama olmadı:) albüm malesef tekdüze şarkılardan oluşuyor. bir dahaki albümde sevdirirler inşallah kendilerini.